KURUMSAL DEDİKODU VE YAN ETKİLERİ
Dedikodu en eski iletişim biçimlerinden olup yaşadığımız hayatta da sürekli var olan bir gerçeğimizdir.
Özellikle sözlü kültürün egemen olduğu toplumumuzda dedikodu her dönemde varlığını sürdüren salgın bir hastalık gibidir.
Dedikodu; söylenti, rivayet, şayia, fiskos gibi sözcüklerle hep yan yana durur.
Dedikodu birilerini çekiştirmek, onu kınamak, onun aleyhinde konuşmaktır. Dedikoduyu alışkanlık haline getiren kişilere dedikodu kumkuması denmektedir.
Dedikodunun psikolojik temelleri
Corneille “Dedikodu basit ruhlu insanların eğlencesidir.” der. Okumayan, düşünmeyen, yazmayan insanlar konuşacak malzeme olarak gündelik insan ilişkilerini gündeme taşırlar. Neticede insanlar dağarcığında ne varsa onu ortaya koymaktadır. Hyman Rıckover “Büyük beyinler fikirleri, orta beyinler olayları, küçük beyinler kişileri konuşur.” demektedir. Fikirleri konuşabilmek veriden bilgiye, bilgiden fikre giden yolda okumayı ve düşünmeyi gerektirir. Günlük insan ilişkilerini konuşmak ise hiçbir çaba ve yetenek gerektirmeyen basit bir davranış şeklidir.
Dedikoduda insan başkalarını kötüleyerek kendini temiz, dürüst ve yüce görme duygusunu tatmin eder. Başkaları hata yapar ama ben yapmam demenin dolaylı yoludur, dedikodu yapmak. Psikolojik bir rahatlık verir. Onun için dedikodu yapan için eğlenceli bir eylemdir. Bu sebepten olacak ki Descartes, bunu “Başkalarını kötülemek için yapılan dedikodudan duyulan zevk, başkalarını düşürdüğümüz ölçüde kendimizi yükselttiğimizi sanmaktır.” sözüyle ifade eder. Oysa Çehov’un da dediği gibi “Başkalarının günahlarıyla kimse aziz olamaz.”
Dedikodu; kıskançlık, haset duygularımızın açığa çıkarılmasına ve konuşarak rahatlamaya yardımcı olur. Birisinin aşk dedikodularını ortaya atanlar genellikle aşkı yaşamak isteyip ama yaşayamayanlardan çıkar. Dedikoducular başkalarının güzelliğinden, kariyerinden, zenginliğinden, başarılarından rahatsız olurlar. Başkalarının üzüntülerine katılmak kolaydır. Ama başkalarının sevincine hasetsiz, kıskançsız katılmak olgun bir ruh asaletine sahip olmakla mümkündür. Dedikoducu ruh asaletinden yoksun kişidir.
Dedikodu kişiyi gündemde tutar ve kişinin kendisinde önemlilik duygusu uyandırır. Kimsenin bilmediği bilgileri bilmek duygusu dedikoducuda bir farklılık, üstünlük duygusuna yol açar. Onun için bu üstünlüğünü herkesle paylaşmak ister. Özel bilgi olarak düşündüğü şeyi hemen çevresine satarak gündemdeki yerini alır. Burada üzerine duygu ve düşüncelerini de ilave ederek söylentiyi yeniden üretir. Yani “dedi” ye biraz ek yaparak yani “kodu” ile besleyerek dedikodunun kıvama gelmesini sağlar.
Dedikodunun zararları:
Dedikodu güven ortamını bozar. Dostluk ilişkilerini zedeler. Sağlıklı iletişimi ortadan kaldırır.
Bir keresinde arkadaşım “Bir mecliste bulunuyordum erken kalkamadım çünkü kalktığım an arkamdan konuşacaklarını biliyordum. Başkalarının dedikodularını yapanların benimki de yapacaklarını düşündüm.” demişti.
Sokrates’e atfedilen anekdot oldukça ilginçtir.
Bir tanıdık Sokrates’e rastladı ve dedi ki: “Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?”
Sokrates: “Bir dakika bekle.” diye cevap verdi “Bana bir şey söylemeden evvel senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna üçlü filtre testi deniyor.”
“Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup; söyleyeceğini gözden geçirmek iyi bir fikir olabilir. Bu nedenle üçlü filtre testi diyorum. Birinci filtremiz gerçek filtresidir. Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?”
Adam “Hayır” dedi, “Aslında bunu sadece duydum.”
Sokrates; devam etti.
“Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci filtreyi deneyelim, İyilik filtresi’ni. Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi bir şey mi?” Adam. “Hayır, tam tersi” dedi.
“Öyleyse” diye devam etti Sokrates; “Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtremiz daha kaldı: yararlılık filtresi. Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?”
“Hayır, gerçekten yaramaz.” dedi adam.
“İyi” diye tamamladı Sokrates. “Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar bir şey değilse bana niye söylüyorsun ki?”
Dedikoduya karşı Sokrates’in üçlü filtresi tam bir panzehirdir. Dedikoduyu bertaraf eder iletişimi berraklaştırır. Dostluklar arasında oluşacak paraziti önler.
Dedikodunun beslenmemesi, büyümemesi için dedikoducuların dedikodusunu paylaşmamak gerekir. Bir şekilde duymuşsan duyduğunla kalmalısın. Duyduğunu yeni birine söylemek dedikodunun ocağına odun atmaktır.
Dedikodu yayıldıktan sonra hangi zihinlerde nasıl yerleştiğini kestiremezsiniz. Dedikodu gündemden düşüp zaman zaman tekrar gündeme gelir. Üzerine yeni eklemeler olur.
Bu nedenle dedikodunun hiç yapılmaması önemlidir. Aşağıdaki öykü bu konuda verilen en önemli örnektir.
Bilge biri, hakkında dedikodu çıkaran kişiye “Yaptığın dedikodularla sadece bana zarar vermiyorsun. Birçok insan bundan zarar görüyor.” demiş. Adam “Üzgünüm böyle olsun istememiştim. Tüm söylediklerimi geri alıyorum.”
Bilge adam, dedikoducuya “ Yarın kuştüyü yastığını al, köy meydanına gel.” demiş. Ertesi gün köy meydanında tepelik bir yerde buluşmuşlar. Bilge, adamın eline bir makas vermiş ve yastığı kesip içindeki tüyleri boşaltmasını istemiş. Yastıktan boşalan tüyler rüzgârla savrulmuş.
”Simdi” demiş bilge, “Tüylerin hepsini toplayıp bana getir”. Adam bakakalmış “ Ama bu mümkün değil” diye cevaplamış, “baksanıza, bahçelerin en kuytu köşelerine kadar savruldular. Hangisinin nereye gittiğini bulmak zor ve toplamak imkânsız” Bilge bu kez;“ Tıpkı senin başkaları hakkında sarf ettiğin sözler gibi dağıldı değil mi? ” demiş bilge, “yaptığın dedikoduların ne kadar uzak kuytulara ve köşelere gittiğini hangi zihinlerde hangi sonuçlara yol açtığını bilebilir misin?”
Kurumsal dedikodu
İnsanın olduğu yerde dedikodu vardır. Kurumdaki dedikodular beşeri ilişkilere ilişkin olabileceği gibi (işyeri aşk dedikoduları gibi) kurumsal işler hakkında da olabilir.
Kurumda iletişim iki şekilde gerçekleşir. Açık iletişim; yani kurumdaki işlerle ilgili olarak verilen yazılı sözlü talimatlar, toplantılardaki bilgilendirmeler, kurumun yayın organında sunulan bilgiler ya da kurum panolarındaki duyurular açık iletişimi oluşturur. Buna biçimsel açık iletişim de diyebiliriz.
Diğer bir iletişim şekli ise kapalı iletişimdir. Yani biçimsel açık iletişimin dışında gerçekleşen fısıltı gazetesi, fiskos, dedikodu dediğimiz iletişim biçimidir.
Bir kurumda dedikodunun yaygın olması o kurumda açık biçimsel iletişimin sağlıklı olmadığı anlamına gelir. Bu durum işlerin yeterli açıklıkta ve netlikte olmadığını ve kurumda yapısal bir bozukluğun olduğunu ortaya koyar. Şeffaf olmayan yönetim dedikodu kazanını fokurdatmaya elverişlidir.
Dedikodu üretimi personelin kendi arasında, memurun amiri hakkında, amirin memuru hakkında gerçekleşebilir. Bunların bir kısmı psikolojik zafiyetlerden kaynaklandığı gibi bir kısmı da doğrudan kötü niyete dayalı olarak üretilir. Özellikle personele hükmetmekte zorluk çeken amirler dedikoduyu bir yöntem olarak kullanabilir.
Dedikodu “benden duyma ama” ya da “aramızda kalsın.” diye başladığından alenileşmesi zorlaşır. Ama dedikodu karanlıkta yayılan bir virüs gibi kulaktan kulağa ulaşır. Bir Çin atasözü “Fısıldanan sözler çok kere yüksek sesle söylenenlerden daha uzağa gider.”der.
Kurumsal dedikodunun yan etkileri
Dedikodu bir kurumdaki güven ortamını ortadan kaldırır. Gerçekle yalan birbirine karışır. Ruhsal huzursuzluklar baş gösterir. Kişiler konuşmaya çekinir. Bu durum iş verimini ortadan kaldırır. Kişilerin işini severek yapması huzurlu bir güven ortamıyla mümkündür.
Sağlıklı iletişim olmaz. İnsanlar konuşarak anlaşır. Konuşmak hem bir iletişim hem bir terapik eylem hem de düşüncenin açılımı için bir araçtır. Dedikodu ortamı yanlış anlaşılmaya elverişli ortam doğurduğundan kişiler doğal iletişimlerini sağlayamazlar. Konuşulamayan şeyler içte birikerek öfkeye, kine, nefrete dönüşebilir. Depresyon dediğimiz şey insanın konuşmayıp çevreden ilgisini kesmesiyle başlar.
Dedikodu kurumda kamplaşmalara yol açar. İçten pazarlıklı diyaloglar, samimiyetsizlikler beraberinde kutuplaşmayı getirir. Böyle ortamda dostluklar beslenemez. Yan yana gidemediğiniz insanlarla bir takım ruhu oluşturamazsınız.
Erdemli çalışkan insanlar dedikodunun yoğun olduğu yerde çalışma ortamı bulamayacağından ayrılmak durumunda kalabilirler. Dedikodularla zedelenmiş ve güven duyulmayan insanlar arasında gerginleşmiş bir ruh hali içinde çalışmak hiçbir personelin arzu edeceği bir durum değildir. Bu nedenle kurum; çalışanların itibar ettiği ve zevk aldığı bir ortam olmaz.
Dedikodu kurumdaki informal ilişkileri besler. Dedikodu doğruluğu ispatlanmamış ama bir çeşit sır bilgi gibidir. Amirlerin dedikodulara itibar etmesi, sır bilgileri ilk elden temin etmeye çalışması, kurumda sahte muhbirlerin doğmasına yol açar. Bu durum muhbire de ciddi itibar kazandırır. Kişiler kurum imkânlarından daha fazla yararlanabilir. (lojman gibi) Amir nezdinde daha toleranslı olabilirler. Böylece hiyerarşik yapı bozulur.
Dedikodunun yaygınlaşması kurumdaki sırlarında ifşa olmasına yol açar. Ancak ilgililerin bilmesi gereken konular ağızdan ağza dolaşınca kurumun güvenirliği ve itibarı ciddi yara alır.
Neler yapılmalı?
1-Sağlıklı iletişim için açık iletişim kanalları tam çalışmalıdır. Personel bilgiyi ilgililerden tereddüde yer vermeyecek bir açıklıkla almalıdır.
2-Personelin zihinsel gelişimi konusunda çaba sarf edilmelidir. Okumanın, beyni geliştirmenin iletişimi de kaliteli hale getireceği unutulmamalıdır. Dağarcığı boş insanlar dedikoduyu rahat üretir.
3- Başkalarının açığını aramamak, başkalarını kıskanmamak ve kötülüğünü istememek bir erdemdir. Erdemsiz insanlar dedikodudan ciddi zevk alırlar. Onun için kurumlarda etik eğitimine gereken ağırlık verilmelidir.
4-Dedikodu aynı zamanda can sıkıntısından, rutinlikten ve iletişim kurma ihtiyacından beslenen bir olgudur. Onun için zaman zaman personelin toplu halde tiyatro, sinema, müzik konseri, piknik gibi sosyal etkinliklere katılımı sağlanmalıdır.
5-Personelin dilek ve şikâyetlerini yönetime ileteceği kanallar açık olmalıdır. Yöneticilerin bu dilek ve şikâyetlere karşı duyarlı ve çözüm getirici olması gerekir. Aksi takdirde kapı arkalarında dedikodular devam eder.
6-Kurum ve işle ilgi konuların karar sürecinde personelin iradesine de yer verilmelidir. Tepeden inme baskıcı yönetim anlayışında kişiler ancak dedikoduyla kendilerini ifade ederler.
Ülkemizde kurumların dedikoduyla değil iletişim kanallarının açık olduğu şeffaf bir yönetim anlayışıyla çalıştığı kurumlar olmasını diliyorum.
Av. Durdu Güneş
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
“Bir siz dahi sizde bulun, benim bende bulduğumu” Yazan Durdu Güneş
Cvp: “Bir siz dahi sizde bulun, benim bende bulduğumu” Yazan Sabri Tandoğan