Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Cvp: İnsan, çalıştığı sürece hayatından zevk alır
Gönderen : Sabri Tandoğan
Tarih : 11/14/2008 6:58:31 AM


Sayın Banu Hanım,


13.11.2008 tarihli mailinizi aldım.


Doğrusu hayretler içinde kaldım. Bu akşam bir kanaldan haberleri dinliyordum. Bir fırıncıyı gösterdiler. Adam iflas etmek üzereymiş. Evde üç tae kızı varmış. Kızlar babalarına yardım etmek istiyorlar, kolları sıvayıp işi üstleniyorlar. İnanılmaz güzellikte ekmek çıkartmaya başlıyorlar. Ekrandan gördüm, ekmekler o kadar güzeldi ki içimden bir ekmeği kesip, arasına kaşar peyniri koyup çıtır çıtır yemek geçti. Kıymetli yavrum, evin içinde dört insan var. Bir dükkan iki senedir boş, ve siz yiyip içip yatıyorsunuz. Pes doğrusu. Biz orta birdeyken tabiat bilgisi kitabımızda bir hayvan resmi vardı. Altında “tembel hayvan, parıse” yazıyordu. Kusura bakmayın senin mailini okuyunca aklıma orta birdeki tabiat bilgisi kitabı geldi. Hayret doğrusu. Dört kişi, miskin miskin, tembel tembel yan gelip yatacaklar ve hiç bir zaman çalışmak, üretmek akıllarına gelmeyecek. Hayret doğrusu. Söyleyecek söz bulamıyorum. Ben ilkokul ikideyken bütün evi idare ederdim. Sabahçıydım. Öğleyin okuldan gelirdim, önce sobayı yakar, külünü döker, ertesi günün odun kömürünü hazırlar, çırasını yarardım. Hatta o günlerin hatırası olarak sağ elimin başparmağında kocaman bir yara izi vardır. Sonra evi süpürür, toz alırdım. Sonra çarşıya çıkardım. Akşam ne yemek pişecekse onların malzemesini alırdım. Menüyü tanzim bana aitti. Eğer akşama fasülye, nohut gibi bir yemek pişecekse yanan sobanın üzerinde onları haşlardım. Annem, edebiyat öğretmeniydi. Akşam okuldan gelir, hemen o malzemeden yemek yapar, zaman kaybetmezdi. Şimdi bazıları diyecek ki ilkokul ikideki çocuğa et mi aldırılır, sebze mi aldırılır, ne bilecek o. Onlara derim ki altı yaşındayken onbeş gün arayla bir fırın, bir bakkalı bir ay süreyle kapattırmıştım. Esnafın ödü kopardı benden. Çarşıya çıkınca beni görenler küçük müfettiş geliyor derlerdi. Başlarına gelecekleri bilirlerdi. Komşu teyzeler yemeğe misafirleri geleceği zaman eti bana aldırılardı. Biz derlerdi senin kadar güzel alamayız. İşte yavrum, bu da bir çocukluk hatıram. Şimdi mailinde otuz, otuzsekiz yaş arası dört kardeşin evde miskin miskin oturduklarını yazıyorsun. İşte bunu hafsalam kabul etmez. İnsaf yahu. Öldünüz mü. Ermenek’de tembel insanlara “ kuyruğu ölü” derler. Diyeceksin ki sen olsan ne yaparsın? Ne mi yaparım, söke söke ekmeğimi kazanırım. Kimsye de eyvallah etmem. Mesela güzel kurabiye, poğaça yaparım, gözleme yaparım, bir poşete koyar işyerlerine giderim, pazara giderim. Beyler derim mis gibi tereyağından kurabiye, poğaça getirdim, beğenmezseniz parasını vermeyin. Kapış kapış satılır benim götürdüklerim. Bu basit bir örnek. Hazır boş dükkan var, hiç iki sene beklenir mi? Doğrusu havsalam almıyor. Oturun, köfte yapın, o köfteden yükselen mis gibi koku müşteriyi çekiverir (Ah, olsa da şimdi ekmeğin arasına koyup yesem). Bu zor birşey değil ki. Pekala o dükkanda tamircilik yapabilirsiniz. Birisi pantolonunun paçasını kısaltmak ister, birisi eteğini uzatmak ister, daha bunun gibi nice işler. Kısa zamanda güzel para kazanırsınız. Pekala o dükkanda ekmek bayiliği yapılabilir. Yahut, bir kuruyemiş dükkanı haline getirebilirsiniz. Aynı zamanda kestane kebap yaparsınız. Meyve suyu satılabilir o dükkanda. Güzel portakal suyu, nar suyu, havuç suyu. Emin olun müşteri kuyruğa girer. Yahut bir su firmasıyla anlaşıp şişeler içinde damacanayla iyi su satabilirsiniz. O dükkanda pekala manavlık, bakkallık da yapılır. Neden bir pastane açılmasın orada. Güzel poğaçalar yaparsınız, he sabahleyin hem öğleden sonra günü olan hanımlar sipariş verirler. Aynı zamanda o dükkanda mantı da yapılabilir. Öyle güzel mantı yaparsınız ki namınız heryere yayılır. Yahut orada su böreği yaparsınız. Bilmem daha saymaya lüzüm var mı? Doğrusu bu işi aklım fikrim kabul etmiyor. Hayatlarının en güzel yaşını yaşayan dört kardeş bomboş dükkan dururken miskin miskin otursunlar. Doğrusu Guinness’in rekorlar kitabına girecek çapta bir olay. İşte böyle yavrum. Senin babacığın yetmiş beş yaşında bile içi içine sığmayan hayat dolu, yaşamak dolu, cıvıl cıvıl bir insan. Ben, çocuklarımı da böyle görmek istiyorum. Allah’a şükürler olsun daha ilkokuldayken de tatilde kesekağıdı yapar satardım. Okul masraflarım kitap, defter, kalem paralarım, göğüslüğümün, yakamın parası hep kesekağıttan gelirdi. Arkadaşlarımı akşam üstü Osman Nuri’ye götürür, onlara dondurmalı tavuk göğsü ısmarlardım. Bütün mesele çalışmayı bir aşk, bir heyecan, bir güzellik yanağı yapabilmek. Hayatın şiirini çalımakta yakalayabilmek. Gerisi hikaye.


Selam, sevgi ve saygı ile.


 


Sabri Tandoğan


Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :

İnsan, çalıştığı sürece hayatından zevk alır Yazan N.Banu
Cvp: İnsan, çalıştığı sürece hayatından zevk alır Yazan Sabri Tandoğan

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]