Sayın İlknur Hanım,
14.11.2008 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, önemli bir konuya değinmişsin. Günümüz insanları ne yazık ki inancı bazı şekil şartlarında arıyorlar. Bir hanımın başı örtükse herşey oldu bitti gibi bir imaj var. Oysa bu sadece bir şekil şartı. İyi, güzel. Ama yeter mi? Eğer o şahsın düşünceleri ve davranışları giysileriyle paralel değilse o zaman sadece başını örttü diye ona hududsuz kredi nasıl açabiliriz? Biz, içimizden gelen sese bakacağız. Bir kimseden ayrıldığımız zaman içimizde bir sıkıntı, bir daralma bir bunalma hissettiğimiz zaman notumuzu vereceğiz. Ama örtülü, ama örtüsüz. Farketmez. Dostluk, öyle kolay kolay ele geçecek bir nimet değil. Ancak inananlar, inançlarına göre hareket edenler, birbirlerine Hak’kı ve sabrı tavsiye edenler dost olabilirler. Çünkü bizim bir kimseyle dost olabilmemiz için önce o şahsın kendi kendisiyle dot olması gerekir. Kafası binbir şüphe, tereddüt, endişe ve korkuyla dolu olan bir insan kendi kendisiyle dost değildir ki seninle dost olsun. Önce insan kendi kendisiyle dost olacak. Allah’la, Peygamberle, meleklerle dost olamayan kimseden dostluk beklemek bir gafletten başka nedir? Daha önce alnatmıştım. İlişkilerimizi basamak metoduna göre kuralım ve geliştirelim diye. Hatta dedim ki öyle insanlar var ki ona merhaba diyeceksin, ama nasılsın demeyeceksin. Merhaba demek merdivenin ilk basamağına adım atmak demektir. Nasılsın ikinci adımdır. Bazı kimselere nasılsın dediğin zaman ağızları lağım kapağı gibi açılır. İster istemez seni kırar, incitir, yaralar. En azından huzurunu, içindeki yaşama sevincini alır, götürür. Önemli olan budur. Öyle herkesle dost olmanın imkanı yoktur. Rahmetli hocam, Münir Derman Hazretleri “Şimdiki zamanda insanın hakiki dostu Allah’la aynı sayıdadır” derdi. Lütfen bu sözün üzerinde uzun uzun düşün.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
"Şimdiki zamanda insanın hakiki dostu Allah’la aynı sayıdadır." Yazan İlknur
Cvp: "Şimdiki zamanda insanın hakiki dostu Allah’la aynı sayıdadır." Yazan Sabri Tandoğan