Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : "Güzel sözler petekten damla damla sızan bala benzerler"
Gönderen : Çiğdem Seçkin Gürel
Tarih : 11/21/2008 9:02:12 AM


 


Muhterem Büyüğümüz ve Çok Değerli Dostlar,


Bir güzel cuma gününden hepinize gönülden selam, saygı ve sevgilerle merhaba...


 


Aziz büyüğüm, hayırlara vesile olması dilekleriyle sözü yine size bırakırken bütün gönül dostları adına hürmetle nur ellerinizden öpüyorum. Allah’ın selamı, bereketi ve bütün hayır ve güzellikleri sizin ve bütün dostların üzerine olsun inşallah.


 


Hoşçakalın...


 


 


 


Çiğdem Seçkin Gürel


 


 


 


SOHBET BAHÇELERİNDEN DERLEMELER


 


 


 


“Önce inandım de, sonra dosdoğru ol.”


Kuran-ı Kerim


 


Peygamber Efendimiz’in saçlarını ağartan Ayet. Allah’tan gerçekten korkan, hiçbir şeyden korkmaz. Hem Allah’tan, hem kuldan korkmak olmaz. Hz. İnsan olabilmek için yalnız Allah’ın kulu olacağız. Allah’ın yolunu seçtiysek helâk olacağımızı bilsek de doğru yoldan ayrılmayacağız. Bu imtihanlar dünyasında, temiz bir hayat yaşayıp emaneti tertemiz teslim edebilmek için son derece dikkatli olmamız gerekiyor. Bizim her anımız aşk içinde geçecek. Tabiat, boşluktan hoşlanmaz. Newton, istirahat halindeyken bile elma neden düştü diye düşünüyor. Eğer o yerçekimi kanunu bulamasaydı, uzaya gidilemezdi. Aşk lâzım... Bilim aşkı, komuta aşkı, askerlik aşkı, tasavvuf aşkı, sanat aşkı... Namaza, oruca, her şeye ulu nazarla bakarak, aşkla yaşayalım. “Onu geç basit, bunu geç bu önemli değil” dersen sonunda sana da “Sen de şöyle geç, sen de basitsin” derler.


 


 


“Herşeyin gönlümüzce olmasını istiyorsak, önce gönlümüzün tek sahibi olan O’na gönlümüzde yer verelim.”


Samiha Ayverdi


 


Önemli olan güzel bir kanaatkarlık, güzel bir teslimiyet, hayatı olduğu gibi kabul ediş. İtiraz yok, şikayet yok, sızlanmak yok, sadece edep, incelik ve güzellik... Bir Hadis-i Şerif’inde Yüce Resulümüz buyuruyor:


 


 


"Allah (celle celalüh) şükredenin rızkını arttırır, şikayet edeninse derdini çoğaltır."


 


Bir gün bir grupla ders yaparken talebelerden birisi, “Bize ne zaman İlm-i Ledün öğreteceksiniz?” dediğinde ona dedim ki: “Şu tarihte senden şu kerâmet sadır oldu, şu gün ikinci, üçüncü kerâmet sadır oldu”. Bunun üzerine ağlamaya başladı ve özür diledi. Kendinizi didikleyip, şu makam, bu makam peşinde koşup üstünde durmayın. Çocuğu şimdi doğar doğmaz denize atıyorlar, İlm-i Ledün bu. Önemli olan yüzmeyi denizin içinde öğrenebilmek ve yine de bilmediğini, daha çok öğrenmek istediğini söyleyebilmek. Çünkü makam, mevki derken nefsinin esiri olursun. Bunlarla uğraşmayın. Sanılıyor ki bütün mesele o anın özelliği. Ben boşuna konuşmuyorum. Adamın ağzını yırtıverirler boşuna konuşursam. Sizin yapacağınız burada öğrendiklerinizi bir hafta boyunca yaşayıp düşünmeniz. Çünkü taşlar o zaman yerine oturuyor. Yüzme denizin içinde öğrenilir. Bunu sakın unutmayın! Yüzme için onlarca kitap okuyun, teoriyle, nazariyeyle yüzme öğrenilmez. Nasıl öğrenilir peki? Azcık bir tehlike atlatacak, azcık su yutacak, azcık korkacaksınız. İşte İlm-i Ledün de öyle, kitaplardan değil, gönülden gönüle aktarılarak öğrenilir ve öğretilir.


 


 


 


“En iyi öğrenme yolu öğrendiklerinizi başkalarına öğretmektir.”


J.J. Rousseau


 


Allah vergisi olan meziyetleri kulun da gücünün yettiği kadar işlemesi lâzım. Dünyada hiçbir altın madeni toprağın üzerinde durmaz. O altın madenini işleyeceksin. İnsana verilen birtakım güzelliklerin de insan tarafından işlenmesi ve onun ileri noktalara götürülmesi, yeni güzelliklerin üretilmesi lâzım. İdil Biret’in beş yaşından beri piyano çalması gibi. Elli sene gece gündüz çalışıp, günde en az çalıştığı zaman 8-9 saat oluyormuş. Kolay mı sanıyorsunuz? Dünyada Picasso kadar desen çalışan ikinci bir kişi yok.


 


Aşk içinde cayır cayır yanacaksın. Vücudunun her zerresi, göz olacak, kulak olacak, hayretle bakacaksınız. Hasan Burkay Hazretleri birgün manevi bir sohbet sırasında yanan bir soba gibi etrafa sıcaklık yaymaya başlamış. Nihayet, Hazret kendisini sohbetin yapıldığı bahçenin havuza atmış. Maddiyatla maneviyat arasında fark yok. Önemli olan aşkla, inançla, ihlasla İslam'ın yoluna girebilmektir. Yarın Cenab-ı Hak soracak:


 


Ey kulum, Ben seninleyken sen kiminleydin?


 


Resullullah Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) gece yatarlarken, dua ederlermiş;


 


 


Allah (celle celalüh)'ım, beni bir an, bir andan da kısa bir zaman nefsime bırakma. Ve Bana eşyanın hakikatini göster.”


 


Kimse yaşadığı hayatı, kendi keyfine göre nefsaniyetine göre bitirmeye mezun değildir. Bu hayata, değil her gününü, her saatini, her dakikasını değerlendirmek üzere gönderildik. Bu yerdeki karıncadan, gökteki yıldızlara kadar ihtişamla dolu hayat boşuna kurulmadı.


 


“Nefislerde Allah’ın ilmine, azametine ait çok büyük işaretler vardır.”


Kuran-ı Kerim


 


Her ne ki yapmamız isteniyor, onda mutlaka bizim iyiliğimize bir şey vardır. İtalyan cilt uzmanı, “Günde beş defa yüzünü yıkayanın cildi pırıl pırıl olur” diyor. Adamın namazdan haberi yok. Ama böyle söylüyor. Namazdaki rükû, secde, ayak başparmağının dik tutulmasında tıbbi yönden sayısız fayda var. Anlatılsa, ciltler dolusu yazılar yazılır. İslâm’da aslolan bir erkeğin de kadın gibi oturarak bevletmesi. Mesane tamamen boşalıyor. Tıbbi yönden de faydaları sayılamaz. İslâm’da şuuraltının da temizliği var. Ne demek şuur altı temizliği? Cinsel yönden, mal, mülk açısından, her yönden temizlik. Kafaya bir şey takılması  şuuraltını meşgul ediyor. Onun dört çocuğu var, benim niye yok? Onun pırlanta yüzüğü var, benim niye yok?... Bütün mesele hayatı ve realiteyi olduğu gibi kabullenmek. Olaylara sükunetle bakmak. Nasıl ki fırtınalı havalarda gemileri limanlara çekerler, böyle zamanlarda insanın da sığınacağı sığınakları olmalı. Bu din olur, tasavvuf olur, musiki olur...


 


 


 


“Beni kimseler okşamaz madem,


Öp beni alnımdan, sen öp seccadem”


Necip FazılKısakürek


 


 


Şu kederli dünya için yapabileceğimiz en iyi şey çevremize, bütün çevreye mutluluk ve neşe yaymaktır. Önemli olan olaylar değil, olaylar karşısında takınılacak tavırlardır. Hayatta istisnasız her şey ona yükleyeceğiniz anlama göre şekil alır. Aşık Veysel bir şiirinde “Güzelliğin on para etmez  şu bendeki aşk olmasa. Eğlenecek yer bulaman, gönlümdeki köşk olmasa...” der... Hayatın her köşesi, her anı binbir güzelliklerle doludur, tabi görebilenler için...


 


 


"Görenedir görene; köre nedir, köre ne"


Azize Anne


 


Günlük hayatlarında stres, bunalım, sıkıntı sözlerini dillerinden düşürmeyenler incelikler, güzellikler alemine, İslam'a bir uzanabilseler, iç dünyalarının güzelliklerle dolduğunu fark ederler, o zaman karanlıklar ışıkla dolar, zulmetin yerini nur alır. Yunus Emre gibi "Cümle yerde Hak nazır, göz gerektir göresi" ve "Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır"diyebilenlere ne mutlu...





...


 


Sabri TANDOĞAN


 


 


Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :

"Güzel sözler petekten damla damla sızan bala benzerler" Yazan Çiğdem Seçkin Gürel
Cvp: "Güzel sözler, petekten damla damla sızan bala benzerler" Yazan Sabri Tandoğan

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]