Sevgili Babaciğim,
Cok uzun zamandır yazamyordum, neredeyse aylar sonar tekrar yazmak kısmet oldu elhamdülillah. Öncelikle size ve bütün gönül dostlarına hayırlı cumalar diliyorum. Bu mübarek günde dular karşılıklı inşaallah.
Efendim dediğim gibi çok uzun zaman oldu yazmayali, ancak insan bazen konuşmak yerine susmayı daha anlamlı buluyor. Susmak ve dinlemek. Bütün kainatı dinlemek, insanları ve olayları gözlemek ve anlamaya çalışmak.... Galiba bu söylemekten çok daha zor. ....
Bazen bakıyoruz da olaylar karşısında hemen akıl vermekte, yorum yapmakta üzerimize yok. Herkes herkesin işine karışıyor, akıl veriyor, ya da daha çok kafa karışırıyor. Kendi aklına göre doğru olanı empoze etmeye çalışıyor. Oysa baksanız akıl verenlerin hayatlarına, onlarınki bin beter durumda. Aynı olaylara maruz kalsalar acaba kendileri ne yaparlar belli değil. Bu noktada okuduğum çok bilinen bir hikaye aklıma geliyor.
Vaktiyle irfan sahibi yaşlı bir zat vardı. Bu zat dini faziletlerini kendi hayatında yaşar bu nedenle de sözleri çevresinde çok tesirli bulunurdu. Bir gün bal yiyen bir çocuk hastalanır. Doktora götürürler , doktor bu çocuğun bal allerjisi var kesinlikle yememesi gerekir yoksa iylesemez hatta ölür der.
Fakat çocuk balı çok sevmektedir, ana babası onu yemekten alıkoydukça şiddetle istemekte ve ağlamakatadır. Bu çocuğu o yaşlı zata götürüp bir okutun diye tavsiye ederler. Ana babası hemen yaşlı zata gidip durumu anlatırlar. O da “kırk gün sonra gelin şimdi okuymam “der. Ana baba hemen okuması için yalvarırlar ama nafile .. Çaresiz kırk gün daha bu duruma katlanırlar. Süre dolup da zatın kapısını tekrar çaldıklarında Yaşlı adam elini çocuğun başına koyar ve;” bundan sonra bal yemiyeceksin değilmi yavrum” der. Aileye döner ve ; “ tamam artık versenizde bal istemeyecektir” diye onları rahatlatır. Hemen bal getirirler çocuk kesinlikle istememektedir. Bunun üzerine çocuğun babası “ E hocam madem bu kadar kolaydı niye bize kırk gün ızdırap çektirdin. İlk getirdiğimizde söyleyiverseydin ya böyle “ der ve bu işin nedenini sorar. Muhterem zat cevap verir. “ Kırk gün önce çocuğu getirdiğinizde ben de her gün bal yerdim. O gün söyleseydim hiçbir etkisi olmazdı Kırk gün boyunca öncelikle kendi nefsimi bal yemekten men ettim ki , çocuğa söylediğimde sözümün tesiri olsun . Eğer aceleniz var diye o gün söyleseydim hiçbir tesiri olmazdı. “
Evet biz olaylar karşısında başkalarına akıl vermeden önce kendi nefimizi terbiye edip aynı olay bizim başımıza gelse ne yaparız diye düşünmeliyiz değil mi ?. İşte bu aşamada bazen insan susarak ve dinleyerek, sabrederek, olayları ve sonuçlarını gözlemleyerek daha güzel bir sonuç elde edilebiliyor.
“Sabırlı ol , nazik ve tahammülsüz olma . Balcık gibi gevşek bir halde bulunma . Her zahmete , her meşakkate kızar, kinlenirsen , cilalanmadan nail ayna olacaksın “ demiş Mevlana.
Bizde bu şekilde olaylar karşısında sabır gösterip
Bu yük senden Allahım
Çekeceğim naçarım
Senden sana sığınır
Senden sana kaçarım
Diyebilenlerden olacağız inşaallah.
Sevgi , saygı ve özlemle ellerinizden öpüyorum. Rabbime emanet olun.
OZDEN CICEK