Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : "Güzel sözler, petekten damla damla sızan bala benzerler"
Gönderen : Çiğdem Seçkin Gürel
Tarih : 11/29/2008 12:20:01 AM


 



Aziz Büyüğümüz ve Kıymetli Dostlar,


Hepinize gönül dolusu selam, saygı ve sevgilerle yeni güzelliklere, yeni hayırlara vesile olacak günler dileklerimi sunuyorum...


Yine siz değerli büyüğümüzün bir sohbetinde biraraya gelmek ve adeta bu sohbetleri gönül dostlarıyla birlikte yeniden dinlemek bizler için apayrı bir güzellik oluyor... O nedenle hepinize ayrıca çok teşekkürler ediyor, sağlık, esenlik, mutluluk ve sonsuz hayırlar diliyorum.


 


Hoşçakalın...


 


 


 


Çiğdem Seçkin Gürel





 


SOHBET BAHÇELERİNDEN DERLEMELER


 


Akıl gözüyle değil, hayret gözüyle bakarsak, olayların aslını görürüz. Hayret makamı tasavvufta en büyük makamdır. Hayret makamında insan baktığı nesnenin hem zahirini, hem batınını görür. Her görüşte değişik açılardan görür. Daracık bakış açılarından uzaklaşın, sonsuza ulaşın. Akıl sınırlıdır, hayranlık, hayret sonsuzdur. Daracık açılar altında yaşamaktan kurtulmalı. Hidayet tasavvufta veliliğinde üstünde bir makam. Hayret Makamı: Makamların en yükseğidir. Her şeye karşı hayret duymaya, ‘Vay anasını!’ demeyi öğrenmeye, yaşamaya, görmeye çalışalım.


 


 


Şefaat etme konusu konuşuluyor...


 


Şefaat: Affetme yetkisi. Peygamber Efendimiz’e (S.A.V.) verilmiş. Bir de Allah, Velî kullarına bu yetkiyi belli bir kontenjanla vermiştir. O zatın sevdikleri, o kul ne kadar günahkâr da olsa, affedilecek. Bir de şehitlerin şefaat yetkisi vardır.


 


 


“Bana yakın geldin dedi, vurdu,


Bana uzak kaldın dedi, vurdu,


Adlarını sordum, insan dediler.”


Özdemir Asaf


 


Bir insana teslimiyetçi bir şekilde bağlanışın aslı tapınmadır. Bu Gayretullah’a dokunur tabii. Evlât, eş, kardeş sevilmeyecek mi? Sevilecek tabii. Ama onları Tanrılaştırmayalım. Allah, cümlemizi gizli aşikâr şirklerden korusun. İnsan çiğ süt emmiştir. Bir açık kapı daima bırakılmalıdır. Hiç kimse için tapınma hissine benzer duygularla dolmayalım. Bugün deli gibi, çılgın gibi sevdiğin bir insanın, yarın bir numaralı düşmanın olmayacağı ne malum? O ölçüyü kaybetmeyelim. Başkalarının ipiyle kuyuya inen, yarı yolda kalır. İnsandır. O değişmese bile, bizi sınamak için, onu değiştiren vardır. Mülahazat hanesinde açık bırakalım. Darbe yersek de hiç şaşırmayalım. “İnsandır, olur” diyelim. “Ben bunu hak etmedim” dememeli. İnsan her zaman hak ettikleriyle karşılaşmıyor ki...


 


 


“Ve bir an yaşıyorum, bütün bir ömre bedel.”


Fazıl Hüsnü Dağlarca


 


Her gün ayrı güzellikte olmalı, her günün özelliği ayrı olmalı. İnsan hep işlediklerini düşünüp durursa olmaz. Kardeşim, güzel bir şeyler yap, o hataları nötralize edersin. Hasta bile olsan iyiyim diyeceksin, aslan gibiyim diyeceksin. Dökülen süte acınmayacağı gibi, geçmişle ilgili yaşananları sürekli kurmanın, hastalıkları tekrar tekrar anlatmanın hiç lüzumu yok. Her olayda, her vesileyle o pozitif enerjiyle kendini dağ gibi, Himalayalar gibi hissedeceksin.


 


Hepimiz alışkanlık haline getirelim. Dün yaşandı bitti. Bugün önemli, bu an önemli. Dün geçti artık. Şu anda hayatımızda bir devrimi başlatabiliriz. O halde ne duruyoruz? Bizde bir boş vermecilik var. Bu hafta dursun, haftaya. Bugün olmasın, yarın yaparım diye ertelemeler olur. Gençliğimde çok sevilen bir tango vardı: 


 


“Yarın olsun, yarın olsun diye günler soluyor”


 


diye. Bizim her işimiz böyle. Yıllar geçtikçe insan takatten düşebilir. Onun yapmak istediklerini yerine getirmesi için sağlığı el vermeyebilir.


 


 


“Çocuğum dua et geceleri, insan, uzaklaşabilir Allah’tan...”


Fazıl Hüsnü Dağlarca


 


 


Sıkılmak ancak bununla izah edilir. Sevgilerimiz azaldığı, yok olduğu nispette biz de o kadar yok ve sıfır oluruz. Sevgilerimizi artırdığımız nispette varız ve mutluyuz ve insanız. İnsanın en büyük sevgilisi Allah değil mi? İnsan sevgilisiyle olunca surat asar mı? Vara yoğa üzülür, sıkıntıyı davet eder mi?


 


Herkes kendi yaşamında bir takım güzellik nedenleri bulabilir. Karşımızdaki insanı üzüntülü gördüğümüz zaman üzüleceğimize onun için ne yapabilirim diye düşünelim. Onun şartlarını hemen kabul edivermek, yenilgiyi kabullenivermektir. Onunla aynı pencereden bakarak yeise kapılmamalı, çözüm üretilmeye çalışılmalıdır.


 


 


Akıl, fikir, ilim arasındaki ilgi konuşuluyor...


 


Akıl olmadan bir şey olmaz. “En kıymetli hazinemiz aklımızdır” dedirtilirdi Bakırköy’de eskiden. Ama akılla da her şey bitmiyor. Akıl olmayınca fikir neylesin? Fikir, aklın hayra yönelme şekli. Tarihçiler araştırmışlar, en uzun imparatorluk Osmanlı İmparatorluğu imiş. Neden? Gönül imparatorluğu kurulmuştur. Şeyh Edebali’nin evine gelen Osman Gazi, Kur’an karşımda duruyor diye sabaha kadar ayakta beklemiş. Böyledir o padişahlar. Gönül hayatını sonuna kadar devam ettiren var mı? Var. Peygamber Efendimiz (S.A.V.), Veliler... Temelinde ne var? Edep, insan sevgisi, insana saygı, tolerans. Akıl Allah yolunda kullanılmadıkça, gönülle gitmedikçe zulüm oluyor.



 


“Allah, her an yeni bir şe’ndedir.”


 Kur’an-ı Kerim


 


Hayata renk ve anlam veren farklılıklardır. Farklı bakış, farklı düşünce, farklı oluşlar... Önemli olan daimi bir oluşum, başkalaşım içinde olmak, bunun farkında olarak yaşamaktır. Bir tabloyu bile iki gün aynı görebilmek mümkün değil. Çünkü biz göremesek de tabloda fiziki bir değişim oluyor. Tablo da değişiyor, insan da değişiyor. Güzellik, El Bedii esmasının tezahürü.


 


Biz, her hareketimiz, her davranışımızda Hakk’ı gözetir, Hakk’la beraber olursak, bizim zahirimizdeki güzellik dış halimize de yansır.


 


 


“Siz Allah’ı kullarına sevdiriniz ki, Allah da sizi kullarına sevdirsin.”


Hadis-i Şerif


 


Çağımızda yaşayan büyük bir Veli diyor ki, “İnsanlarda hata, kusur, günah aramanın devri geçti.” Önemli olan birinin güzel bir yönünü görünce “Allah Allah, böyle bir zamanda nasıl bu yönünü koruyabildi” diye, ondaki minicik güzellikleri görmek kusurları ise görmemeye çalışarak, iyi yönlerine hizmet etmek. Böyle bir dünyada bu halini nasıl koruduğuna hürmet etmek lâzım...


 


Hayatta tekrar yoktur. Her şey, her zerre birbirinden farklı. Bütün mesele bu farklılık içinde insanı olduğu gibi görmeye, olduğu gibi algılamaya çalışmak. Şair der ki:


 


“Her yüz bir kitap yazar”.


 


O zaman her insan bir ansiklopedi. Bütün mesele çoklukta vahdeti yakalayabilmek. Bizi huzurdan, mutluluktan uzaklaştıran nedir? Benlik duygusu, nefsaniyet... İnsanlarla ne kadar çok temas edersek, bu hakikate o kadar erken varırız. Kendi içimize gömülmekten kurtuluruz.


 


Huzuru bulmak için Tibet’e gidiyorlar. Sen nefs sahranı aş, kendi kendinle dost ol, arkadaş ve sevgili ol! Huzuru böylece bulursun... Bütün mesele önce dışa bakıp sonra kendi içimize dönebilmektedir...


 


 ...


  


Sabri TANDOĞAN


Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :

"Güzel sözler, petekten damla damla sızan bala benzerler" Yazan Çiğdem Seçkin Gürel
Cvp: "Güzel sözler, petekten damla damla sızan bala benzerler" Yazan Sabri Tandoğan

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]