Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Hayırlı bayramlar...
Gönderen : Çiğdem Seçkin Gürel
Tarih : 12/6/2008 12:47:09 AM


 



 


 


Aziz Büyüğümüz, Değerli Dostlar,


Hepinize hayır, esenlik, huzur ve mutluluk dolu günler dilekleriyle yeniden merhaba...


Öncelikle yaklaşan Kurban Bayramının bütün insanlık için yepyeni güzelliklerin, barışın, dostluğun, kardeşliğin, paylaşmanın güzelliklerinin dolu dolu, bütün nüanslarıyla yaşanmasına vesile olmasını diliyor, hep birlikte nice hayırlı bayramlara dileğiyle sözü yine siz muhterem büyüğümüze bırakıyorum.


Sevgili büyüğüm, inşallah bütün emeklerinizin en güzel şekilde bütün zamanlar içinde karşılığını bulması niyazıyla hürmet ve sevgiyle bütün gönül dostları adına ellerinizden öpüyor, sonsuz hayırlar ve güzellikler dileklerimi sunuyorum...


 


Hoşçakalın...


 


 


Çiğdem Seçkin Gürel


 





 


SOHBET BAHÇELERİNDEN DERLEMELER


  


 


 


“Hazreti İnsan Olabilmek”  üzerine konuşuluyor...


 


 


Senelerce senelerce evveldi. İdil Biret Ankara’da konser verecekti. Amerika turnesinden yeni dönmüş. Orada ilgi odağı olmuştu. Tarifsiz güzellikte bir konser dinledik. Konser biter bitmez kulise çıktım, bir sarhoşluk içindeydim. Kendisiyle görüştüm. “Nasıl çalışıyorsunuz, ne kadar tatil yapıyorsunuz?” diye sordum. “Beş yaşından ellibeş yaşına kadar elli sene her gün en az sekiz saat çalıştım, bir gün tatil yapmadım” dedi.


 


Modern resmin üstadı Picasso kadar resme eser veren ressam dünya resim tarihinde yok. Güzel sanatların herhangi bir dalında başarıya ulaşmak için bir ömür boyu emek vermek gerekiyor. Peki ya biz Hz. İnsan olabilmek için ne kadar çalışıyoruz?


 


İnsan olmak meselesi tarih boyu insanların kafasını kurcalamış. Eski Yunan felsefe okulunun kapısında “KENDİNİ TANI” yazıyordu. Çoğunlukta, hz. insan olmak için nefsi öldürmek gerek düşüncesi var. Nefsi nasıl öldürürüz? Kâinatın Efendisi Peygamberlik görevini alıncaya kadar bu soru cevapsız kalmış. Peygamber Efendimiz “Nefsin senin binek hayvanındır” buyurmuşlar, “ona rıfk ile muammele et.” buyurmuşlar. Bu Hadis insanlık kültür tarihinin dönüm noktasıydı. Nefsi öldürmek yok, eğitmek, Müslüman etmek var. Binlerce senede bir tek kişi nefsini öldürebildi mi? Hayır. Nefs ölmez. Kılıktan kılığa girer.


 


İslâm’ın pırıl pırıl, renk dolu, ışık dolu, şen dolu yolu varken halâ öbür yola gidenler var. Bazı hanımlar Hindistan’a gidiyor. Orada onlara yaşamakla, varoluşla ilginizi kesin deniyor. Bir kişinin parmaklarından dökülen külü suya koyup ondan medet umanlar var. Nemrut suratlı bir kadının ayağını yıkayıp o suyu içiyorlar. Onun suratını görenin gidip gusül abdesti alması lâzım. Bugün insanlar, gafletin, ihanetin, delâletin içinde. Kime ihanet? Kendi özüne. İnsanları bu delâletten Resulullah Efendimiz kurtardı. “Nefsin senin binek hayvanındır, onu ıslah et, eğit, yetiştir” dedi. O Nur-u Muhammedi’ye erişmek için nasıl hareket etmeli? Kezban Anne, Ayten Kale Hanımefendi, Azize Anne hep dertlerin, çilelerin üzerine çıkmış.


 


Nur-u Muhammedi’ye erişmek için ilk basamak farz olan ibadetleri yapmak. Bunun münakaşası yok. Münir Derman Hz. “İslâm’da münakaşa olmaz” derdi. Aşkın da münakaşası olmaz. İnanmayanlar için KÂFİRUN Suresinde Buyruluyor, “Benim inancım bana, sizin inancınız size”.


 


Farz olan ibadetlerden sonrası var. Hadis: “İnsanda yumruk kadar bir et parçası (kalp) var, o ıslaha edilmedikçe, temizlenmedikçe, huzura kavuşulmaz.”


 


 


 


“Bir gün hepiniz kendi bahçesine derlerse,


Hazır mısınız?”


Özdemir Asaf


 


Farzlardan sonra, kalbimizi, kafamızı bütün kinlerden, düşmanlıklardan, kabalıklardan, intikam duygularından arındırmak geliyor. İki cihan serveri,  Kâinatın Efendisi beddua ettiyse biz de edelim. Kuran-ı Kerim’de Kısas Suresi var. Kısas, başa baş, göze göz, dişe diş, kana kan demek. Bu surede kısas anlatıldıktan sonra “Ama Allah rızası için affederseniz karşılığında sizin için nice ecirler vardır” Buyruluyor ilgili Ayetin sonunda. İntikam, kin, nefret duygularının İslâm’da yeri yoktur.


 


Peygamber Efendimiz yirmi üç kere amcası Ebu Cehil’e gitmiş, anlatmış. Kâinatta O’nun kadar güzel konuşan yok, gelmedi, gelmeyecek de. Her defasında hakaret, küfür, kaba söz, alaycı tavırlar... Ama O hiç sesini çıkarmadı, sadece mübarek başını öne eğdi. Ama bir yerden sonra Allah gazaba geldi, Leheb Suresi indi. Sonra Taif’e gitti, ordakileri İslâm’a çağırdı. Karşılığında taşlar atıldı, mübarek ayakları kanlar içinde kaldı. Bir sahabe “Öyle bir beddua edin ki yerle bir olsunlar” dedi. Peygamber Efendimiz ellerini açtı, “Ya Rabbi, bunlar iyi insanlar, ama ne yaptıklarını bilmiyorlar. En kısa zamanda onları hidayete eriştir.” diye dua ettiler.


 


“Ben, beni ağlatan, inciten, hayatı bana zehir eden herkese bütün hakkımı helâl ettim. Ben bağışladım, sen de bağışla Ya Rabbi” diye dua edelim. İçinde intikam hissi olan manen tekâmül edemez.


 


Bundan sonraki husus, kimseyi hor hakir görmemek. Hamaldan Kutup olur mu? Çöpçüden adam olur mu? Olur ya. İnsan onların önüne çıkarken gusül abdesti tazeleyip, ceketinin önünü ilikleyip öyle çıkması lâzım. 


 


Bundan sonra helâl rızık... Eskiden manevi büyükler “Evlâdım ne zaman helâl rızık sahibi olursan o zaman gel” derlermiş manevi hayata girmek isteyenlere. Kimseyi küçük görüp ayıplamayalım. Hayatta öyle insanlar vardır ki onlara bakıp ürpeririz. O maneviyat halkası bugün de devam ediyor. Bütün mesele istisnasız herkese huşûyla, edeple bakabilmek. Bir gün İmam Gazali Hz.’ne bir bedevi geliyor, “Bana nasihat et” diyor. “Her gördüğünü Hızır, her geceyi Kadir bil!” diye tavsiye ediyorlar. O bedevi bunları uygulayıp velâyet makamına eriyor.


 


Ceviz Kabuğu programında manâ sultanlarına hayâsızca dil uzatıldı. O programda İmam Gazali Hz.’ne, Mevlâna Hz.’ne dil uzatıldı. O dil uzatanların sonunu göreceksiniz. Bizim inançlarımızla oynamaya, onları sorgulamaya kimsenin hakkı yok. Edep çok önemli. Herkes haddini bilmeli.


 


Bir gün bir veli zat sormuş, “Dost kimdir?” Gene kendisi cevap vermiş: “Dost Allah’tır, dost Resulullah Efendimizdir. Allah’ın ve Resul’unun yolunda giden insandır”. Bu asırda Allah, Peygamber yolunda yürümek kolay değil. İnsana rızkını veren şu bu makam değil, Allah’tır. Düşüncelerimizi söylemekten korkmayalım. Bugün bir çok ana baba evlâtlarına kırılmasın diye tek söz söylemiyor. Neden bu evlât, karı koca dalkavukluğu? Hz. İnsan olabilmek için sadece Allah’ın kulu olacağız. Kulun kulu olacaksak, evlâdımıza, eşimize dalkavukluk yapalım. Allah’ın yolunu seçtiysek helâk olacağımızı bilsek de doğru yoldan ayrılmayacağız. “Önce inandım de, sonra dosdoğru ol”. Peygamber Efendimizin saçlarını ağartan Ayet. Allah’tan gerçekten korkan, hiçbir şeyden korkmaz. Hem Allah’tan, hem kuldan korkmak olmaz. Kimse bizi sevmeyebilir, biz yine de doğruları söyleyeceğiz. 


 


 


“Beni Allah tutmuş, kim eder âzât?


Necip Fazıl


 


 


Bundan sonraki husus elimizden geldiğince çevremize yardımcı olmaktır. Hepimiz buna son nefesimize kadar mecburuz. Adam onca yıl namaz kılıp, oruç tutmuş ma komşusu açken bir kap yemek yapıp götürmemiş, hasta olan komşusunun kapısını çalıp, halin nedir diye sormamış. Mana yolunda bir milim bile  ilerleyemediğini görünce Allah’a dua etmiş, yalvarmış. Allah, nida etmiş, “Ben sana dargınım, açken Beni doyurmadın, hastalandım yardımıma gelmedin.” Aman bu dar egoizme girmeyelim. Muhakkak, en yakınlarımızdan başlayarak yardımcı, faydalı olmaya mecburuz.


 


Bizi insan-ı kâmil olmaya götüren en önemli sebeplerden biri de dedikodudan uzak durmaktır. Ne içki, ne kumar, ne de sigara insanı dedikodu kadar kirletmez, Allah’tan uzaklaştırmaz. Peygamberimizin Hadisi var: “Bir insanın dedikodu yapması, kendi öz kardeşinin ölüsünün etini yemesinden kötüdür” diye. Evinize gelen misafire dedikodu yapma fırsatı vermeyin. Bir Velînin kitabını açın, okuyun, bir kaset koyun, dinletin.


 


Bundan sonraki husus, malımızla, mevkiimizle, fiziksel güzelliğimizle öğünmemektir. Eski İstanbul terbiyesinde “Benim malım” demek edepsizlik kabul edilirdi. “Bu yalı sizin mi?” diye sorulduğunda “Emaneten oturuyoruz, mülk Allah’ın” derlerdi.


 


Bundan sonraki husus kıskançlık, çekememezlikten kaçmaktır. Sonra mümkün olduğu kadar zamanını güzel değerlendirmeye çalışmaktır. Hayat çok kısa. İlkokula gittiğim gün, dün gibi. O kadar çabuk geçiyor ki her şey. “Önümde uzun yıllar var,  hele biraz hayatımı yaşayayım” demek “nefsaniyet denizinde biraz daha fazla kulaç atayım” demektir.


 


Mana yolunda ilerlemek için güzel sohbetler dinleyelim, güzel kitaplar okuyalım, ibadetlerimizi aşk ile, heyecan ile yapalım. Her an Allah’ın huzurunda olduğumuzun bilinci içinde yaşayalım. Bizimle sohbet eden Allah’a biraz daha yaklaşmak için vesile arasın. Kalbimizi kinlerden, nefretlerden, intikam duygularından uzaklaştıralım. Yeryüzündeki bütün insanları sevgiyle, saygıyla, Muhammedi bir aşkla kucaklayalım.


 


...


 


Sabri TANDOĞAN


 


 


Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :

Hayırlı bayramlar... Yazan Çiğdem Seçkin Gürel
Cvp: Hayırlı bayramlar... Yazan Sabri Tandoğan

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]