Sayın “Öğrenci”,
15.12.2008 tarihli mailinizi aldım.
Kur’an-Kerim önce bütün kainata sunuldu. Dağlar, taşlar, nehirler, okyanuslar “Biz bu yükü kaldıramayız” dediler. “Çünkü bu yük öyle muhteşem ki taşımaya gücümüz yetmez. “ Bunu insan kabul etti. Hangi insan? Nefsini ayaklarının altına alan, ona zulmeden, şeytanın bütün oyunlarına, hilelerine, desiselerine cahil ve yabancı kalan, saf, temiz, arınmış insanlar en büyük, en şerefli emanet olarak onu başlarının üzerinde taşıdılar. İnsanda gönül denilen öyle bir alem var ki herşeyden daha büyük, herşeyden daha yüce. Özdemir Asaf bir şiirinde
“Dünya kaçtı gözüme”
der. Gönlün büyüklüğü, yüceliği yanında bütün dünya bir toz zerresi gibidir. Burada bizlere düşen görev son nefesimize kadar nefsimizin şerrinden, azgınlığından Allah’a sığınmak oluyor. Kainatın gelmiş, geçmiş ve gelecek en büyük varlığı olan Resulullah Efendimiz bir Hadis-i Şerifinde
“Allah’ım, beni bir an, bir andan da kısa bir zaman nefsime bırakma”
buyuruyor. Düşünün, Peygamber Efendimiz böyle söyledikten sonra bize düşen görev kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
“Allah’ım, Beni bir an, bir andan da kısa bir zaman nefsime bırakma” Yazan "Öğrenci"
Cvp: “Allah’ım, Beni bir an, bir andan da kısa bir zaman nefsime bırakma” Yazan Sabri Tandoğan