Sayın Fatmagül Hanım,
27.8.2006 tarihli mailinizi aldım. Kıymetli mailiniz beni düşüncelere götürdü. Önce tesbitleriniz için teşekkür ederim. Gerçekten nice zamandır İslami müesseseler anlatılırken hep yüzeyde kalınıyor. İşin şekli tarafı anlatılıyor. Mesele kapandı sanıyoruz. Daha doğrusu işi geçiştiriyoruz ama asıl önemli husus o meselelerin yorumunda. Mesela hergün çeşitli şekilde tekrarladığımız Besmele sözcüğü üzerinde acaba hangimiz durduk, düşündük. Bu konuda neler okuduk, neler dinledik. Besmelenin bilinen ve bilinmeyen ne gibi inceliklerine ulaşabildik. Soruyorum, size ve herkese keza namazdaki sır nedir, oruçtaki sır nedir, hangimiz durup düşünüyoruz? Ben gerçek kültürü yorumda derinleşmek olarak algılıyorum. Sık sık tekrarlanan bir söz vardır “Uygarlık, ayrıntılardadır” diye. Hepimizin her gün yaptığımız bir hata var; o önemsiz, şu küçük, bu basit diye her şeyi sıradan görmek. Bu bize ve toplumumuza neler kaybettiriyor, bir bilsek. Japon dilinde bu kelimeler yok. Onların nazarında minicik nüanslar bile son derece önemli. Her şeyi basit, sıradan, önemsiz görmek, her şeye boşver deyip geçmek bizi önce hayret duygusundan uzaklaştırıyor. İç dünyasında hayret duygusu olmayan bir insan neye yarar. Hayatı güzel kılan, anlamlı kılan ona aşkla, heyecanla yaklaşmak değil midir? Hiç olmazsa bizler bu sıradanlıktan kurtulup farkındalığa geçelim. Einstein, “20.yy insanlarının en büyük kaybı bir gülün karşısında aşkla, heyecanla, ürperememektir” diyordu. Hayat ancak her zerreye dikkatle bakmakla, her olaya yeni yorumlar getirmekle güzellik kazanıyor. Siz bunu bilirim, bunu bilirim, bunu okudum, şunu okudum diye çevresine hava basan zavallı insan müsveddelerine aldırış etmeyin. Onlar o kadar zavallı ki ne yaptıklarını bilmiyorlar. Bilmedikleri için de suratları asık, stres içinde, bunalım içinde kendilerini sigaranın, içkinin, uyuşturucunun kucağına atıyorlar. Oysa hayat güzel, çok güzel, inanılmayacak kadar güzel. Ama… Bu amanın cevabını Büyük Yunus ne güzel veriyor “Cümle yerde Hak nazır, göz gerektir göresi”. Ve ilave ediyor
“Ben gelmedim dava için,
Benim işim sevi işi,
Dostun evi gönüllerdir,
Gönüller yapmaya geldim”.
Evet kıymetli yavrum, bizler de o Mevlanaların, Yunusların yolundan gidelim “Her zerreden zikreden Allah’tır” deyip o her zerredeki ilahi güzelliği görmeye çalışalım. Kur’an-ı Kerim’de bize “Ne yana bakarsan bak Allah’ın vechi oradadır” buyrulmaktadır. Biz de yerde gökte, denizde karada gördüğümüz bir şeye hayretle, aşkla, ürpertiyle bakalım ve Yunus gibi “Aşk gelicek cümle eksikler biter” diyelim.
Rahmetli babaannem olsa şimdi “kalın sağlıcakla” derdi. Ben de size aynı sözü söylüyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sabri Tandoğan

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :