Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Cvp: Kötülükler senin sınırına geldiği zaman orada duruyor mu, önemli olan bu
Gönderen : Sabri Tandoğan
Tarih : 12/23/2008 9:56:55 AM


 

Sayın Jale Özipek,


22.12.2008 tarihli mailinizi aldım. Kıymetli yavrum, bir atasözü vardır: “Ne ekersen onu biçersin” diye. Öyle bir hayat yaşıyoruz ki orada mütemadiyen zehir üretiliyor. Ve her yaştan insanlar ister istemez bu zehiri alıyorlar. Ama insanoğlu öyle hassas, öyle ince yaratılmış ki... Peygamber Efendimiz bir Hadis-i Şerifinde


 


“Her doğan çocuk islam fıtratı üzerine dünyaya gelir.”


 


Buyuruyor. Yani bir melek gibi tertemiz, masum. Önce aile, okul, sonra toplum bu melek gibi doğan yavruyu bozmak, kirletmek, asli varlığından uzaklaştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bütün toplum önyargılarla dolu. Bütün rezillikler çağdaşlık, modernlik, ilericilik adına yapılıyor. Bundan iki ay önceydi.Armada’da Uludağ’a gittim. Arada uğrardım. Pencerenin önünde yuvarlak bir masa vardı. Beni bütün garsonlar tanır, kapıdan girince sevgiyle, saygıyla  karşılarlardı. O yuvarlak masaya oturturlardı. Biz de dostlarla beraber hem dönerimizi yer, hem sohbet ederdik. İki ay önce gittik, bizi herzamanki yerimize oturtmadılar. Artık dediler öne sigara içenler oturacak. Sigara içmeyenler kapıya yakın yere oturacaklar. Fevkalade asbileştim. “Bu kararı alanın Allah belasını versin” dedim. Bu, çok şerefsizce bir karardı. Tabi hemen çıktık.


Sigara içmeyenler resmen cezalandırılıyordu. Bir daha Uludağ’a girene ... İşte böyle yavrum. Kimi yerde içki içmediğimiz için, kimi yerde sigara içmediğimiz için kovuluyoruz. Öyle dejenere bir toplum olduk ki mütemadiyen zehir saçılıyor. Bir gazetede şeytan suratlı bir kız bir gün evvel yaptığı hovardalıkları anlatıyor. Kimlerle yatıp kalkmış, kimlerle rezil bir gece geçirmiş, onları anlatıyor. O satırları okuyan bir genelev kadını bile utanır, hicabeder. Ama hiçbir tepki görmüyor. Hiçbir meslek teşekkülü artık şerefsizliğin de bu kadarı olmaz demiyor. Gazetelerde öyle adi, öyle alçak, öyle namussuzca resimler çıkıyor ki playboy dergisi bile solda sıfır kalır. Bazı şerefsiz kimseler televizyonda adi, aşağılık, namussuzca kelimelerin sansür edilmesine karşı çıkıyorlar. Onlara Allah belanızı versin, kapatın çenenizi diyen hiçbir güç yok. Sahipsiz bir memleketiz. Üçyüz tane hain insan çıkıyor, (bunların içinde ölüler de var, aslında hepsi ölü, hepsi lanetlik, hepsi Allah’ın belası.) dedelerimiz adına özür dilemek alçaklığında bulunuyorlar. Ne yapmış bizim gariban dedelerimiz? Erneni çeteleri ise Ruslar Van’a girdikleri zaman onlarla bir olup, bizi arkadan vurmuşlar. O zaman ki yöneticiler bu insanların zarar görmemesi için onları başka bir yere nakletmişler. Bu yerdeğiştiriş sırasında onlara gereken bütün ihtimam gösterilmiş. Açlar doyurulmuş, hastalar tedavi edilmiş. Onlara en ufak bir kötülük gelmemesi için gereken bütün tedbirler alınmış. Ama sonradan olay çarpıtılıyor. Mecbur kalındığı için bu yola giden babalarımız, dedelerimiz en ağır şekilde itham ediliyorlar. Oysa Osmanlı’da Ermeniler herzaman baştacı edildi. Cumhuriyet döneminde de öyle. En yüksek mevkilere getirildiler. Ticari hayatta el üstünde tutuldular. Ankara Gazi Lisesi'nde okurken Agop Dilaçar isminde bir Ermeni hocamız vardı. Onu el üstünde tutardık, baba gibi hürmet ederdik. Dil Kurumu’nun en değerli mensubuydu. Bizler onun talebesi olmakla iftihar ederdik. İşte bu üç yüz aydın geçinen katran ruhlu insan bütün bunları görmezden gelerek ecdadımıza küfrediyorlar. Behey nadanlar, gidelim Ankara’da, İstanbul’da yurdun çeşitli yerlerinde çalışan, yaşayan Ermeni kardeşlerimizle konuşalım. Rahatsız olan, tedirgin olan bir tek kişi var mı acaba? Gösterin, ben de üçyüz birinci şahıs olacağım. Ama bu kadar da olmaz ki. Böyle de yapılmaz ki. Bir millete bu kadar düşman olunmaz ki. Bizler kendi vatanımızda eziliyoruz, hakkımız yeniyor, belediye otobüslerimiz yakılıyor, ambulansımız yakılıyor, itfaiye arabamız yakılıyor, sağlık ocağımız taşlanıyor, polisimiz taşlanıyor, onbinlerce cam kırılıyor. Bir tek kişi çıkıp da ne istiyorsunuz bu gariban milletten demiyor. Gülten Akın bir şiirinde


 


“Gün günden ezilen siz, kırılan siz


Siz düşünmeden edemezsiniz”


 


diyordu. Okullar bir felaket. Kız öğrencilerin içinde bile okula bıçakla gidenler var. Artık okul yöneticileri, öğretmenler talebelerinden korkar oldular. Bütün bunlar olurken ne psikologların, ne pedagogların, ne bilim adamlarının kılı bile kıpırdamıyor. Sahipsiz bir memleket. Vur abalıyı. Bütün manevi değerler çiğnenmiş. Dilden, dinden, güzel sanatlara kadar tahribe uğramamış hiçbir müessese kalmamış. Öyle bir gemide gidiyoruz ki nice insan ellerinde tahrip aletleri o gemide delik açıp batırmak için ne mümkünse yapıyorlar. Allah sonumuzu hayır getirsin.


 


Değerli yavrum, dert çok, hem dert yok. Artık ıstıraplarınızı açabileceğiniz, dertleşebileceğiniz insanlar bile o kadar azaldı ki... Bütün bu negatiflikler karşısında bize düşen görev herşeye rağmen insanlığımızı, efendiliğimizi korumak olacak. Biz, herşeye rağmen dürüst, temiz, efendice yaşayalım. İçimizdeki sevgiyi koruyalım. Onu bütün negatifliklerden esirgeyelim. Lokantada her masa faturasını kendi ödüyor. Hayat öyle yavrum. Biz de herşeye rağmen güzel, temiz ve asil bir hayat yaşayalım. Biz başkalarına güzel örnek olalım. Yunus’un, Mevlana’nın yaşadığı toplumda herkes iyi miydi, herkes güzel miydi? Ama onlar çevrelerini gördüler, incelediler ve Yunus gibi


“Bu dünya dopdolu kalleş


Herbirinden bir ses gelir


Hakkı gerçek sevenlere


Cümle alem kardeş gelir.”


 


dediler ve bütün insanlığa örnek oldular. Bize düşen görev de bu değil mi?


 


Selam, sevgi ve saygı ile.


 


Sabri Tandoğan


Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :

Kötülükler senin sınırına geldiği zaman orada duruyor mu, önemli olan bu Yazan Jale Özipek
Cvp: Kötülükler senin sınırına geldiği zaman orada duruyor mu, önemli olan bu Yazan Sabri Tandoğan

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]