Sayın Hocam,
IV.Murat zamanında İbni Kemal adında bir alim varmış. Ancak ilmiyle çok mağrurmuş.Bu yüzden halkla pek iletişim kurmaz, onlarla oturup kalkmazmış.
Bir gün, bir çoban İbni Kemal'i ziyarete gelir ve bir sorusunun olduğunu söyler. Ancak kapısında adamları vardır ve çobanın önce bunları geçmesi gerekir. Kapıdakilere bir sorusunun olduğunu söyler ve şöyle cevap alır:
"Senin sorun varsa; müftü var, hoca var, onlara sorsaydın ya"
Çoban: " Ben onlara da sordum ama cevap alamadım, Kemal Efendi’ye soracağım"
Adamları iletir ve huzura alınır.
Çoban sorar:
“Allah'ın ilmi ne kadardır?”
İbn-i Kemal bir daire çizer ve:
“Allah'ın ilmi bu dairenin içinde kalan alan ve dışında kalan alandır” der
“Peki tatmin oldum” der çoban ve sorar:
“Peygamberin ilmi ne kadardır?”
“Dairenin içinde kalan alandadır.”
“Peki bundan da tatmin oldum”der çoban.
“Ondan önce gelen peygamberlerin ilmi ne kadardır?
İbn-i Kemal dairenin içine bir daire daha çizer.
“Bu dairenin içinde kalan alandadır ilimleri” der.
Çoban bundan da tatmin olur.
“Pirlerin, mevlevilerin ilmi ne kadardır?” diye sorar.
İbni Kemal bir nokta yapar “Bu kadardır” der,
Çoban son bir sorum var der.
“Peki senin ilmin bu noktanın neresindedir?”
Bir soru da ben soruyum, ya bizim ilmimiz nerede?
Selam ve dualarımla
Süleyman
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Edep ve tevazu kapısından geçmeden hiçbir yere vasıl olamayız Yazan Süleyman
Cvp: Edep ve tevazu kapısından geçmeden hiçbir yere vasıl olamayız Yazan Sabri Tandoğan