Çok Sevgili Aziz Büyüğüm ve Çok Değerli Gönül Dostları,
Hepinize yeni bir yılda sonsuz hayırlar ve güzelliklerin erişmesi dileğiyle yeniden Merhaba!...
İnşallah siz çok sevgili büyüğümüzün sohbet deryasından damlalarla oluşan ve muhtelif zamanlarda birçok gönül dostlarıyla birarada yapılmış sohbet notlarını, yepyeni hayırlara vesile olabilmesi için bu sohbetlerde bulunamayan diğer gönül dostlarına da ulaştırabilecek olmanın mutluluğu ile sözü yine siz değerli büyüğümüze bırakıyorum diğerlerinde olduğu gibi...
İnşallah bu yeni yılda da siz aziz büyüğümüzün manevi rehberliği ve ışığı ile zorluklar kolaylığa, sıkıntılar ferahlığa, çözümsüz gibi görünen durumlar en güzel çözümlerine ulaşırlar...
Gönülden selam, sevgi ve hürmetlerle, sağlık ve esenlikler dilekleriyle hoşçakalın....
Ç. Seçkin Gürel
SOHBET DERYASINDAN DAMLALAR
Andolsun! Eğer şükrederseniz elbette size olan nimetimi artırırım. (İbrahim/8)
Kullarımdan şükredenler azdır. (Sebe/13)
-Efendim, insan ne zaman tam anlamıyla şükretmiş olur?
-Kendisinde nefsaniyete ait birşey kalmadan tam teslimiyet haline geçmeye başladığı, “biz Allah a aitiz, bize ait hiçbirşey yoktur” diyebildiği zaman insan şükretmeye başlamış olur. “Herşey, Allah’a aittir. Vücudumuz, hayatımız, sağlığımız, malımız, mülkümüz, paramız, herşeyimiz ama herşeyimiz O’na aittir” dediğimiz zaman şükür budur. Oysa biz “Benim bedenim, benim çalışkanlığım, benim güzelliğim, benim malım, ... ” diyoruz. Ne diye bizim? Mülk Allah’ın! Biz Allah’ın verdiği imkanları kullanıyoruz sadece.
-Efendim, iki insan arasında güzel bir dostluğun başlayabilmesi için sevgi mi yoksa saygı mı önce gelir?
-Bunların ikisi de son derece önemli, ancak saygı herşeyden önce gelir. Ben hayat boyu dikkat ettim saygı olmazsa sevgi de olmuyor ya da baştan olsa bile sonra özelliğini kaybediyor. O nedenle ben önce saygı, sonra sevgi diyorum. Mesela bir genç kız, bir delikanlı birbirlerini seviyor, evleniyorlar, tabi genç insanlar, birbirlerine ilgi de duyuyorlar. Ama yavaş yavaş bakıyorsunuz zamanla bu sevgiden birşeyler kopuyor, kopuyor... Taraflardan biri “Biz,” diyor “bu işi götüremeyeceğiz.” Bunun pek çok örneğini gördüm. Ama neden böyle oluyor, sebebleri nedir diye araştırırsak şunu görüyoruz: Evet başta sevgi vardı ama saygı ile beslenmedikçe o sevgi yıpranıyor. O nedenle ben önce saygı diyorum. Benim bir insanı sevginin bütün çeşitleriyle sevebilmem için önce ona saygı duymam lazım. Onun önünde ceketimi saygıyla ilikleyebilmem lazım. Mesela Rana Hanım’la evlendik, evliliğimiz kırk dört yıl, o hastalanıp, Hakka göçene kadar devam etti. Ben bu sürede bir tek gün onun yanında ayak ayak üstüne atarak oturmadım. Ben eşime bir kere bile “Bana bir bardak su getir” demedim. Bu hep böyle devam etti. Ama ne oldu, kitaplarda bile yazmayan muhteşem bir evlilik yaşadık. Sevgiyle, saygıyla beraberliğimiz sürdü. Dünyanın en muhteşem sevgisine saygı da eşlik etmezse o sevgi günden güne azalmaya ve tükenmeye mahkumdur. Evliliği ebedileştiren işte o saygıdır, sevgidir.
Bir insan eğer ekmeğini kazandığı işine saygıyla gitmezse statüsü ne olursa olsun o kimsenin işinden kimseye hayır gelmez. Eğer bir insanın yıkadığı bulaşıklara karşı saygısı yoksa onlar bir bir kırılmaya başlar. Kazandığı parayı saygı ile cüzdanına yerleştirmeyen onun bereketini bulamaz. Biz sade insanlara karşı değil, hayvanlara, bitkilere ve bütün cemadata karşı da saygı duymak zorundayız. Rahmetli eşim Rana Hanım bulaşık yıkarken hep Besmeleyle alır, Besmeleyle yıkar, Besmeleyle yerine bırakırdı. Bulaşık yıkarken elimize her tabak alışımızda sanki Allah’ın elini tutuyormuş gibi olacağız. Elbisemizi saygıyla giyeceğiz. Bu yapıldığı zaman eşya da bize karşılık veriyor. Siz cüzdanınızdaki paraya saygıyla bakarsanız o para bitmez. Bakın, bu üzerimdeki elbise kırk yıllık ama hala hiç kırışmamış, yepyeni duruyor. Adam bardağı eline alıyor, “bardak işte” diyor. Oysa Kur’an-ı Kerim’de “Ne yana bakarsan bak, Allah’ın vechi oradadır” buyruluyor. Bir bardakta bile Allah’ı görmüş gibi ürperti duymuyorsak neye yarar?
-Efendim, siz sohbetlerinizde zaman zaman duygu ile düşüncenin karıştırılmaması gerektiğini belirtiyorsunuz. Bunu biraz açmanız mümkün mü? Nerde duygu, nerde düşünce, bunu nasıl belirlemeliyiz?
-Shakespeare-Venedik Taciri isimli eserinde “Duygu ile düşüncenizin arasına fesat sokmayınız.” der. Akıllı insan herşeyi yerli yerinde kullanan insandır. Ben aklımla karar vereceğim zaman dünyanın en taş kalpli insanıyımdır. Olaylara tamamen objektif bakarım. Duygu ile ise yalnız estetik heyecanlar yaşarım. Dünya üzerinde benden başka hiç kimse hergün “Mona Lisa” tablosuna bakmadı. Clee’nin “Sabah Duası” tablosuna benden başka hergün bakan olmadı. Onlarda hergün apayrı, yeni bir güzelliği benden başka keşfeden olmadı. Benim için duygu da çok önemlidir.
Günlük hayat içinde de bir konuda karar verilirken tereddüt içinde kalınmamalı. Çok basit bir karar verirken bile çok ciddi olmak lazım, aklı ve duyguyu karıştırmamak lazım. Bir fikir adamı diyor ki “Günün en küçük hareketleri, karakteri yapar veya yıkar.” Bu bana göre müthiş bir söz. Mesela bir kravat alacaksın bir türlü karar veremiyorsun. Kadın evleniyor, çocuğu nasıl terbiye edeceğini bilemiyor: “Katı bir disiplin mi uygulayım, yoksa serbest mi bırakayım” diye tereddütte kalıyor. Hayatın fazla tereddütlere tahammülü yok. Biz her saniyemizin hesabını yapmak durumundayız. Lokantada yemek seçiyorsun, kararını hemen vereceksin. Öyle uzun uzun düşünürsek olmaz.
Önemli olan şu hayatı güzel yaşayabilmek. Bize öyle bir rol verilmiş ki her saniyemizi akıllıca kullanmak zorundayız. Bu dünya bir imtihan kapısı. Bu dünyada bir tek zerre bile bize ait değil. Biz televizyonlarda olduğu gibi konuk sanatçıyız. Birşeyleri anlayalım, hissedelim, kendimize katalım diye bu dünyaya gönderildik.
-Efendim, bir de teslimeyet durumu var, sizin çok önem verdiğiniz?
-Denize düşmüş bir insan eğer yüzme bilmiyorsa yapması gereken şey, sakince sırt üstü yatarak beklemektir. Yoksa çırpındıkça boğulur. Sükunetle beklerse bir süre sonra onu oradan kurtarırlar.
İbrahim Hakkı Hazretleri
“Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler”
der. Yunus Emre bir şiirinde
“Bir çeşmeden akan su acı tatlı olmaya”
der. Bir Niksar türküsünde ise
“Ne gelirse Hak’tandır, şinanay yavrum, şinanay nay”
denir. Dikkat edilirse bunların hepsinde kayıtsız şartsız bir teslimiyet vardır.
http://www.gonulsohbetleri.net/sizden_gelenler/ugur.jpg
-Olgun insan baktığı her yerde, gördüğü her şeyde ilâhi hikmeti ve güzelliği gören insandır.
-Gerçek aşk; Allah aşkıdır. Aşk kimde ise yücelik ondadır.
-Yaşama san’atını en güzel uygulayanlar, gerçek ve samimi Allah âşıklarıdır.
-İnsanları sevmek, Allah’ın rızasına açılan kapıların anahtarıdır.
-Eğer Allah’ın sizi sevmesini istiyorsanız, siz her şeyi seviniz.
-Bütün güzellikler, iyilikler ve yücelikler günlük yaşamın içindedir.
-Körler, onları görmese de, yıldızlar vardır.
...
SABRİ TANDOĞAN
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
"Güzel sözler, petekten damla damla sızan bala benzerler" Yazan Çiğdem Seçkin Gürel
Cvp: "Güzel sözler, petekten damla damla sızan bala benzerler" Yazan Sabri Tandoğan