Sayın büyüğüm,
Hürmetlerimi arz ederek bir soru sormak istiyorum. Ben bir üniversitede öğretim üyesiyim. Bir süredir resmi mesai saatlerimi derslerimden, akademik çalışmalarımdan ziyade idari görevlerime hasretmet durumunda kalıyorum. Bölüm başkanlığının yanı sıra dekan yardımcılığını da yürütmekteyim. Bu konumum nedeniyle şu veya bu nedenle muzdarip olmuş fakülte personelinin sıkıntılarını dinlemek zorunda kalıyorum. Elbette gelenlerin hiçbiri çare bulmak için beni seçmeye mecbur değil; gidebilecekleri başka şahıslar da var. Hal böyle olunca, daha muzdarip şahıs yanıma gelir gelmez ezilmeye ve kendimi ciddi bir yükün altında hissetmeye başlıyorum. Efendim, ben zavallı, biçare bir varlığım; henüz "adam" değilim. Ama kimi zaman gözü yaşlı gelen bu şahısları bir gönderen; bu gelişlerin bir hikmeti var elbette. Bunlar birer sınav olsa gerektir.
İki kişi arasındaki hilaf ve bunun neticesinde taraflardan birİnin "artık dayanamıyorum!" diyerek yanıma koşması en sık karşılaştığım vaka. Biliyorum ki her olay, her an yenidir ve başkadır ve biliyorum ki ben gerçek bir kültüre, daha önemlisi edebe sahip değilim. Bu şahısları başımdan mı savmalıyım? Meseleye eğilsem, kıt aklım ve dejenere his dünyamla doğruyu eğriden nasıl ayırt edeceğim?
Yaşamınızda eminim ki böylesi olaylarla sıkça karşılaştınız. Sabri, Tandoğan "hakem"lik yapması gerektiğinde nasıl hareket etti; kafamdaki karışıklığı gidermeme yardımcı olmanızı rica ediyorum.
Saygılarımı ve sevgilerimi arz ederim.
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Ölüm bahasına da olsa daima Hakkı tutmak, Hakkı söylemek... Yazan Cevat
Cvp: Ölüm bahasına da olsa daima Hakkı tutmak, Hakkı söylemek... Yazan Sabri Tandoğan