Sayın İlknur Hanım,
Kıymetli yavrum, niye sen işten çıkıyorsun, niye tazminatını almadan meydanı o orospu çocuklarına bırakıyorsun? Seni kıran, inciten, ağlatan o orospu çocuğunun Allah bin belasını versin. Neden ayrılıyorsun, o kim oluyor! Neden o alçak o rezil, o şerefsiz adamın elini sıkacaksın, neden ona Allahaısmarladık deyip ellerini ve ruhunu kirleteceksin? Onlar kan içen vampirler gibidir. Senin arkandan yuha çekerler ve seni en büyük enayilikle itham ederler. Bana sormadan neden ayrılıyorsun? Bir şerefsizin, bir alçağın, bir kahpe dölünün kin dolu, nefret dolu bakışları seni niye bu kadar etkiledi? Orospu çocuklarının karakteri budur. Onlar herkese kin ve nefretle bakarlar. Onun da, onun gibi olanların da Allah bin belasını versin. Ama niye sen de ona aynı şekilde bakmadın, niye ondan korktun, niye sahayı terkediyorsun? Bunlar beni çok üzüyor. Orada kalıp mücadele edecektin. Ve o alçak, o şerefsiz, o namussuz insanlara dev gibi bir şahsiyetin olduğunu ispat edecektin. Sen korktun, muharabe meydanından kaçıyorsun. Bu beni çok üzdü. Mümkünse geri dön ve mücadeleni ver. Kainatın gelmiş, geçmiş ve gelecek en büyük, en yüce, en güzel, en zarif insanı olan Resulullah Efendimiz gün oldu kılıcını çekti muharebe meydanında aslanlar gibi savaştı. Bizim yolumuzda yılmak yok kızım, korkmak yok, mücadeleyi terketmek yok. Bütün ömrü bir muharabe meydanında gibi son nefesimize kadar savaşarak geçireceğiz. Düşman Erzuruma’a girmek istediği zaman İstiklal Harbinin en büyük mücahidi Nene Hatun tüfeğini kaptı, cepheye gitti. “Gidi gavurlar” dedi, “Ben ölmedikçe bu topraklara giremezsiniz.” Ve aslanlar gibi çarpışa çarpışa düşmanı kovdu. Sen, tutup bir orospu çocuğu karşısında mağlubiyeti kabul ettin, oturdun hıçkıra hıçkıra ağladın.
Kıymetli yavrum, şu anda memleketimiz bu fırlamalarla, bu kahpe dölleriyle dolu. Varsın birtakım nane molla ukalalar küfrediyorsun diye beni kınasınlar, ayıplasınlar. Onların hepsine ağız dolusu yuha diyorum. Ben bu orospu çocuklarına orospu çocuğu demeyeceğim de kim diyecek? Memleket ahlak hocası kesilen birtakım aptal, gerizekalı, salak cici beylerle dolu. Ve onların yanında alabildiğine orospu çocukları. Beni ayıplayanları, beni kınayanları ben de Allah’a havale ediyorum.
Kıymetli yavrum, huzurevinden annesinden helallik isteyerek çıkan o şerefsiz karıya da kocaman bir yuha diyorum. Nerde anasını babasını huzurevine yatıran alçak, şerefsiz, namussuz evlat varsa Allah hepsinin belasını versin. Hayatta anneden, babadan daha mukaddes ne vardır? Ben kuru ekmek yiyorsam anneme babama da kuru ekmek yediririm. Ama sevgimi, saygımı, şefkatimi ölüm bahasına da olsa üzerlerinden eksik etmem. Anasını babasını huzurevlerine atan insanların hepsi sokaktaki köpeklerden daha aşağıdır. Allah hiçbirinin yüzünü güldürmesin. Hepsinin dünyası, ahireti cehennem olsun. İşte böyle yavrum. Belki seni ve bu satırları okuyan bazı kimseleri kırdım, incittim. Ama ne senden, ne de onlardan özür dilemiyorum. Benim yapım bu. Ben bu dünyaya çarpışmak, mücadele etmek, insanlığın, efendiliğin, erkeklik ruhunun mücadelesini vermek için geldim. Son nefsime kadar da Allah’ın izniyle mücadele edeceğim. Beğenen beğenir, beğenmeyenler de oturur bir güzel küfreder. Kendi bilecekleri iş.
Sevgili yavrum, hasretle gözlerinden öpüyorum. Sana ve melek annene en derin sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
“Bu dünya dopdolu kalleş, herbirinden bir ses gelir” Yazan İlknur
Cvp: “Bu dünya dopdolu kalleş, herbirinden bir ses gelir” Yazan Sabri Tandoğan