Sayın Manolya Hanım,
15.2.2009 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, Mesnevi’den anlattığın diken hikayesi ne kadar anlamlı. İnşallah okuyanlar ömür boyu unutmazlar. Gerçekten bizim toplum olarak en büyük hastalıklarımızda biri bugünün işini yarına bırakmaktır. Ertelemkte çok zevk alıyoruz. Ve bu yüzden çok ama pek çok şeyler kaybediyoruz. Oysa şunu bir öğrenebilsek ve uygulayabilsek. Çocukken bir komşu teyze vardı. Hep gazetelerden yemek tarifleri keser bir deftere yapıştırırdı. Aradan yıllar geçti. Bir gün bir bayram ziyaretinde artık yaşlanan teyzeme sordum. “Teyzeciğim,” dedim, “hatırlar mısın hanı yemek tariflerini kestiğin bir defterin vardı. Hiç o tariflere göre yemek pişirdin mi? İhtiyar teyze esefle başını salladı, “Sorma yavrum,” dedi, “yarın pişiririm diye diye hiçbirini yapamadım...çocukluğumda çok sevilen bir tango vardı:
“Yarın olsun, yarın olsun diye günler soluyor
Neye baksam, neyi görsem bana bin dert oluyor.”
Bu tango toplumca o kadar sevilmişti ki yediden yetmişe herkes zevkle söylerdi. Çünkü bizim iç dünyamızı yansıtıyordu.
İşte böyle yavrum. “Bir işin yapılması için en müsait zaman içinde bulunulan andır.” düsturunu benimsemedikçe ve onu bir yaşantı haline getirmedikçe daha çok ama pek çok şeyler kaybedeceğiz.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
“Yarın olsun, yarın olsun diye günler soluyor” Yazan Manolya
Cvp: “Yarın olsun, yarın olsun diye günler soluyor” Yazan Sabri Tandoğan