TEVHİDİN IŞIĞI
Eklenme Tarihi : 12/7/2009 3:02:21 PM
İnsan yaratılış bakımından kâinattaki varlıkların en güzeli, en şereflisidir. İnsanoğlu bu kıymetini ancak kulluğun bilincine varmak ve onun gereklerini yapmakla koruyabilir. İnsan, ilâhî güzelliklerin toplamı halinde cihana geliyor. Hayat sınavlarından geçiriliyor, iyiliğe de, kötülüğe de müsait bir hürriyet içinde kendini buluyor. Tıpkı bir pusula gibi insan, iradesinin ibresi iyilik ve kötülük kutuplarından hangisine dönerse, ona göre bir hürriyet ve kişilik kazanıyor. Âlemde akıllara sığmayan öyle ince bir düzen var ki, yapılan incir çekirdeği kadar bir iyilik ve kötülük, güzellik ve çirkinlik karşılığını buluveriyor. Çok ince iplikler halinde binlerce, on binlerce, bazen milyonlarca nedenden oluşuyor minicik bir olay. Zekâmız, kültürümüz, deneyimlerimiz onların izahına yetmeyince tesadüf deyip çıkıyoruz işin içinden. Bir bilinmeyen, başka bir bilinmeyenle açıklanınca kavradık, anladık sanıyoruz. Oysa bir insanı tanımak, anlamak, çözmek o kadar güç ki… Asırlar ötesinden Büyük Yunus, ne güzel anlatıyordu: “Hiç kimse bilmez bizi, biz ne işin içindeyiz.” Bâtın ilmini öğrenmeden, zâhir ilmiyle ahkâm kesenler, farkına varmadan helâke gidiyorlar. İyi, güzel, sâlih kişilerin kadrini bilmeyenler, onların arkasından atıp tutanlar, acaba en büyük kötülüğü kendilerine yaptıklarının farkındalar mı?
Başımıza ne gelirse tevhidden uzaklaşmamızdan geliyor. Gerçek inanma tevhide doğrudur. Huzur, mutluluk, manevi neş’e tevhiddedir. Biz sun’i bölmelerle, parçalanmalarla, ayırmalarla günden güne tevhidden uzaklaşıyor, karanlıklara gömülüyoruz. Bu din işi, bu dünya işi, bu maddî, bu manevî, bu zâhir, bu bâtın, bu ruh, bu beden diye sürekli tevhidin dışına çıkıyoruz. Hayatın ve insanın içiyle, dışıyla, zâhiriyle, bâtınıyla bir bütün, bir kompozisyon olduğunu unutuyoruz. Para yazısıyla turasıyla, pil artısıyla eksisiyle bir bütündür, onu bölüp parçaladığımız zaman işlevini yapamaz hâle gelir. Gece ile gündüz, soğuk ile sıcak birbirine zıt değildir. Birbirlerini tamamlamaktadır. Yunus, “Bir çeşmeden akan su, acı tatlı olmaya” der.
“Hak şerleri hayreyler
Zannetme ki gayreyler
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler”
diyen İbrahim Hakkı Hazretleri tevhidi ne güzel anlatmaktadır. Hayatlarında tevhidi yaşayanlar, onunla her an beraber olanlar ne güzel insanlardır. Önemli olan hayattaki, varoluştaki ilahî hikmeti sezebilmek, onun bilincine varabilmektir. Kur’an-ı Kerim’deki, “Nereye bakarsan bak, Allah’ın vechi oradadır.” ayetini düşünerek, hissederek, ürpererek okuyanlar, mânâ yolunda yürümeye başlarlar. Yunus, “Cümle yerde Hak nâzır / Göz gerektir göresi” diyor. Yaşadığımız dünya, gören göz, işiten kulak için muhteşem bir mâbettir. Yunus, “Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır.” diyor. Yerdeki bir kum tanesinden, gökyüzündeki samanyoluna kadar bütün varlığa ulu nazarla bakanlar, ne için yaratıldıklarının, nasıl yaşamaları gerektiğinin farkına varanlardır. “Bir kimse Allah’a karşı ittika yolunu tutarsa, Allah onun için kurtuluş yollarını açar.” (65/2) Allah’ın yeterliliğine inanan, başkalarına koşmaktan sakınır. Kalb sırlarını saklayan, gayb âleminin sırlarına kavuşur. Allah’ı bilen sever, sevince de O’na uyar. İrfan, Hak yolcularının iç âlemine vâkıf olmak demektir. Kalp, ne güzel bir marifet kaynağıdır. “O kimseler ki, bize varmak için çalışırlar. Elbette yollarımızı onlara açarız.” (29/69) Arifin sükûtu hikmet, sözü nimettir. Arif, Allah’tan razı olan kimsedir. Her ölümün yeni bir doğumun başlangıcı olduğunun bilinci içindedir. İkilik yok birlik vardır. Zıt diye görünenler, aynı sentezin iki ayrı bölümüdür. Ruh ile madde, fıtrat ve oluşun iki ayağı gibidir. Ezel ile ebed, başlangıç ile son birleşiktir. Birey, toplum ayrımı da sunidir. Fert, toplum vücudunun hücresidir. İlim ve din ayrılığı yoktur. Birbirlerini tamamlar, bütünleşirler. Gerçeğe ve mutluluğa giden yol tektir. Seven ve sevilen bir araya gelince, insan bölünmüşlükten kurtulur, onu aşar, evrendeki yerini bütünleşerek bulur. Her ayrılık, her ikilik, her birlikten uzaklaşma bizi mutsuz eder. Pilin iki kutbu bir arada olmazsa radyo çalışmaz. Huzur; yaşamın getirdiklerine evet, ama götürdüklerine de evet diyebilmektedir.
Bütün olumsuz düşüncelerin, kızgınlıkların, hırçınlıkların, nefretlerin, insanın kendisine de, başkasına da zarar veren davranışların ardında gizlenen hedef, bütünlüğe ulaşamamak, birliğe varamamak, tevhitten uzak yaşamaktır. Bütün mutluluklar, bütün güzellikler tevhitten sonra başlar. İnsan tevhide ulaşınca bütün varlığı, bütün kâinatı insanıyla, hayvanıyla, bitkisiyle, cemâdatıyla, Muhammedî bir aşkla kucaklar. Ve Yunus gibi “Aşk gelicek, cümle eksikler biter.” der. “Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz.” der.
|