Rainer Maria Rilke

 

subHeader_l

YENİ YIL MESAJI

 

Telefon çaldı, açtım. YOYAV’ın değerli başkanı, aziz dost İbrahim Ateş’in tatlı, yumuşak, ipeksi sesi... “Sabri Bey, YOYAV Dergisi’nin yeni sayısı için bir yazı rica ediyorum. Konu yeni yıl olsun”, dedi. Ben de Allah nasip etsin, dedim ve yazmak için oturdum.

        Genellikle birçok kimseler yeni bir yıla girerken bir takım kararlar alırlar. Uygulanır, uygulanmaz, o ayrı mesele. Önce işe bir genel af ile başlasak nasıl olur acaba? Allahım desek, şu ana kadar beni kıran, inciten, üzen, ağlatan ne kadar insan varsa senin aşkına, Resul’unun aşkına hepsini bağışlıyorum. Sen de bağışla Yarabbi. Eğer onlarda bir hakkım kalmışsa hepsine ana sütü gibi helal ediyorum. Allahım, O insanların iki dünyasını cennet et, çocuklarının mürüvvetini göster. Onları yaşadıkları toplumda ençok sevilen, sayılan, el üstünde tutulan insanlardan eyle.

        İnsanın kendine yapacağı en büyük iyilik önce işe kendi kafasını ve gönlünü temizlemekle başlamasıdır. İç dünyamızı kirlerden, pisliklerden, düşmanlıklardan arıtmak olmalıdır. İnsan gönlü öyle muhteşem bir mabet ki, en ufak bir kin, nefret, düşmanlık, intikam duygusu manevi tekamülümüze engel olur. İnsan bu durumda ne yaparsa yapsın mana aleminde yol alamaz, ilerleyemez. İnsanın gönül alemi kinler ve nefretlerle doluyken değil manevi, maddi güzellikleri bile göremez, algılayamaz, özümleyemez. Büyük mutasavvuf Mısri Niyazi Hazretleri ne güzel söylüyor:

        “Ben sanırdım halk içinde hiç bana yar kalmamış

          Ben, beni terk eyledim gördüm ki ağyar kalmamış”

        Dikkat edeceğimiz ikinci husus; gerek aile içinde, gerek iş muhitinde, gerek sosyal hayatta uyum içinde yaşamaktır. İnsanları ve hayatı oldukları gibi kabul etmek, bizim gibi düşünmeyenlere de Allah rızası için sevgi ve saygı göstermek, onlara şefkatle muamele etmek ana ilkemiz olmalıdır. Büyük Yunus; “Yaradılanı hoş gör, Yaradan’dan ötürü” diyor. Bir büyük veli; “Sen kim oluyorsun da, Allah’ın yarattığı bir insanı kardeşliğe kabul etmiyorsun” diyor. Gayet tabi, bu alemde herşey zıttıyla bilinecek. Güzelin yanında çirkin, iyinin yanında kötü, asilin yanında bayağı, inananın yanında inanmayan olacak. Kainatın nizamı öyle kurulmuş. Bir pilin iki ucu var, biri artı diğeri eksi. Pilin iki ucu da artı veya iki ucu da eksi olsa radyomuz çalışmaz. Herkesin bizim gibi duymasını, düşünmesini, hareket etmesini beklemek hayatı ve insanları hiç mi hiç anlamamak olur. Önemli olan kainattaki her zerreye edeple, saygıyla, incelikle yaklaşabilmektir. Her zerreden zikredenin Allah olduğu bilincine ulaşabilmektir. Ne ki yaratılmıştır bir sebebi, bir hikmeti vardır. Eğer onu göremiyorsak, anlayamıyorsak kabahati kendimizde arayalım. İstanbul’da herkesin bildiği bir Merkez Efendi kabristanı vardır. Herşeyi yerli yerinde gördüğü için o mübarek Sultan’a Merkez Efendi ismi verilmiştir. O noktaya ulaşabilmek ancak devamlı tefekkür, ibadet, edep, saygı, incelik ile mümkündür. Ayna tozlu, kirli ve pis olursa yüzümüzü göremeyiz. Önemli olan gönül aynasını tertemiz, pırıl pırıl hale getirebilmektir. Üç-beş kitap okumakla, üç-beş sohbet dinlemekle kendilerini olgunlaşmış sayanlar ne büyük bir gaflet içindedirler. Onlar kendi kendilerine ihanet etmektedirler. Allah cümlemizi bu duruma düşmekten kurtarsın.

         Dikkat edeceğimiz üçüncü husus; her an dikkatli, uyanık ve gayretli olmaktır. Kainatın Efendisi gece yatarken dua ederlermiş. “Allahım! Beni bir an, bir andan da kısa bir zaman nefsime bırakma”. Nefis öyle büyük, öyle önemli bir imtihan ki Resullullah Efendimiz bir savaştan muzaffer olarak dönen askerlerine hitaben, “Şimdi küçük cihattan, büyük cihata dönüyoruz. Asıl önemli olan düşmanı değil nefsimizi yenebilmektir.” diyor.

         İnsanı nefis yoluna sürükleyen en büyük etkenler benlik duygusu, gurur ve kibirdir. Kendilerini büyük görenler, gurur ve kibir içinde olanlar şeytana mensupturlar. Kainatın en büyük şairi Yunus Emre kendi kendisine şöyle hitap ediyor;

         “Miskin Yunus sen seni bir adam mı sanırsın

          Halini miktarını bil derlerse ne dersin?”

         Yeni yılda dikkat etmemiz gereken dördüncü husus; hayatımızın her anında münakaşadan, tartışmalardan uzak kalmak olmalıdır. Bugüne kadar hiç kimse bu lüzumsuz çekişmelerden hiçbir şey kazanmadı, eline birşey geçmedi. Sadece kalpler kırıldı, gönüller incindi, insanın iç dünyasında hiçbir zaman unutulmayacak acı hatıralar kaldı. Yunus ne güzel söylüyor;

         “Kakımak olaydı ger

          Muhammed de kakırdı

          Vara yoğa kakırsın

          Sen derviş olamazsın.”

         Kimse bizim gibi düşünmeye, bizim gibi hareket etmeye mecbur değil ki. Size bir şey söyleyeyim mi? “Bir insanın münakaşaya düşkünlüğü, onun aklıyla ters orantılıdır.”

         Dikkat etmemiz gereken beşinci husus; israftan kaçmak olmalıdır. Peygamberimiz; “Dere kenarında abdest alırken bile suyu tasarruflu kullanın” buyuruyor. Cemaatten biri; “Ya Resullullah, Ben bunu anlayamadım. Zaten derenin suyu akıp gidiyor, biz dikkat etsek ne olacak” diyor. Yüceler yücesi Peygamberimiz cevap veriyor. “Önemli olan senin tasarruf terbiyesi içinde yetişmen. Bolluk zamanında tasarrufa riayet etmeyen darlık zamanında perişan olur”. Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu acı durumlar hep tasarrufa riayetsizlikten oldu. Ülkemizi kriz ortamına getiren zengininden fakirine kadar herkesin kendi imkanlarına göre içinde bulunduğu israf, savurganlık ve sorumsuzca yaşamalarıdır. Dünyanın neresine giderseniz gidin bizdeki kadar israfı hiçbir yerde bulamazsınız. En kısa zamanda bu çılgın gidişe bir son vermedikçe Allah esirgesin daha kötü durumlarla karşılaşabiliriz.

         Bir atasözü vardır; “Balık baştan kokar” derler. Daima halktan fedakarlık bekleyen devlet adamları önce kendileri örnek olsalar. Bu yapılmadıkça ikide bir yoksula dar gelirliye dönüp sizden fedakarlık bekliyoruz demek iyi bilelim ki bir kara mizah olmaktan öteye gidemeyecektir. Türk Milleti bana göre insanlık ailesinin en fedakar, en gözüpek, en yiğit mensubudur. Yeter ki devlet büyükleri güzel davranışları ile bu aziz millete önderlik etsinler.

        Altıncı husus; ümitsizlikten kaçmak olmalıdır. Şunu iyi bilelim ki bedbinlik ve yılgınlıkla hiçbir yere varamayız. Açık konuşalım, zor hem de çok zor günler geçiriyoruz. Ama tarihe bakacak olursak Türk  Milleti nice güçlükleri yüzünün akıyla, başarı ile geçmesini bilmiştir. Hiç şüphe yok yine öyle olacaktır. Gençlerimiz arasında öyle pırlantalar yetişiyor ki, yarınlar daha güzel olacaktır. Yeter ki hepimiz elimizden gelen gayreti gösterelim. Yediden yetmişe, kadını ile erkeği ile çalışalım hem de çok çalışalım. Allah’ın izniyle bütün karanlıklar ışığa dönüşecektir.

        Yeni yılın bizler için ve dünyada ki bütün insanlar için, hayırlar, iyilikler ve güzelliklerle dolmasını diliyorum.

Sabri Tandoğan

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]