YENİ YIL MESAJI
Telefon
çaldı, açtım. YOYAV’ın değerli başkanı, aziz dost İbrahim
Ateş’in tatlı, yumuşak, ipeksi sesi... “Sabri Bey, YOYAV
Dergisi’nin yeni sayısı için bir yazı rica ediyorum. Konu
yeni yıl olsun”, dedi. Ben de Allah nasip etsin, dedim ve
yazmak için oturdum.
Genellikle birçok kimseler yeni bir yıla girerken bir takım
kararlar alırlar. Uygulanır, uygulanmaz, o ayrı mesele. Önce
işe bir genel af ile başlasak nasıl olur acaba? Allahım
desek, şu ana kadar beni kıran, inciten, üzen, ağlatan ne
kadar insan varsa senin aşkına, Resul’unun aşkına hepsini
bağışlıyorum. Sen de bağışla Yarabbi. Eğer onlarda bir
hakkım kalmışsa hepsine ana sütü gibi helal ediyorum.
Allahım, O insanların iki dünyasını cennet et, çocuklarının
mürüvvetini göster. Onları yaşadıkları toplumda ençok
sevilen, sayılan, el üstünde tutulan insanlardan eyle.
İnsanın kendine yapacağı en büyük iyilik önce işe kendi
kafasını ve gönlünü temizlemekle başlamasıdır. İç dünyamızı
kirlerden, pisliklerden, düşmanlıklardan arıtmak olmalıdır.
İnsan gönlü öyle muhteşem bir mabet ki, en ufak bir kin,
nefret, düşmanlık, intikam duygusu manevi tekamülümüze engel
olur. İnsan bu durumda ne yaparsa yapsın mana aleminde yol
alamaz, ilerleyemez. İnsanın gönül alemi kinler ve
nefretlerle doluyken değil manevi, maddi güzellikleri bile
göremez, algılayamaz, özümleyemez. Büyük mutasavvuf Mısri
Niyazi Hazretleri ne güzel söylüyor:
“Ben sanırdım halk içinde hiç bana yar kalmamış
Ben, beni terk eyledim gördüm ki ağyar kalmamış”
Dikkat edeceğimiz ikinci husus; gerek aile içinde, gerek iş
muhitinde, gerek sosyal hayatta uyum içinde yaşamaktır.
İnsanları ve hayatı oldukları gibi kabul etmek, bizim gibi
düşünmeyenlere de Allah rızası için sevgi ve saygı
göstermek, onlara şefkatle muamele etmek ana ilkemiz
olmalıdır. Büyük Yunus; “Yaradılanı hoş gör, Yaradan’dan
ötürü” diyor. Bir büyük veli; “Sen kim oluyorsun da,
Allah’ın yarattığı bir insanı kardeşliğe kabul etmiyorsun”
diyor. Gayet tabi, bu alemde herşey zıttıyla bilinecek.
Güzelin yanında çirkin, iyinin yanında kötü, asilin yanında
bayağı, inananın yanında inanmayan olacak. Kainatın nizamı
öyle kurulmuş. Bir pilin iki ucu var, biri artı diğeri eksi.
Pilin iki ucu da artı veya iki ucu da eksi olsa radyomuz
çalışmaz. Herkesin bizim gibi duymasını, düşünmesini,
hareket etmesini beklemek hayatı ve insanları hiç mi hiç
anlamamak olur. Önemli olan kainattaki her zerreye edeple,
saygıyla, incelikle yaklaşabilmektir. Her zerreden
zikredenin Allah olduğu bilincine ulaşabilmektir. Ne ki
yaratılmıştır bir sebebi, bir hikmeti vardır. Eğer onu
göremiyorsak, anlayamıyorsak kabahati kendimizde arayalım.
İstanbul’da herkesin bildiği bir Merkez Efendi kabristanı
vardır. Herşeyi yerli yerinde gördüğü için o mübarek
Sultan’a Merkez Efendi ismi verilmiştir. O noktaya
ulaşabilmek ancak devamlı tefekkür, ibadet, edep, saygı,
incelik ile mümkündür. Ayna tozlu, kirli ve pis olursa
yüzümüzü göremeyiz. Önemli olan gönül aynasını tertemiz,
pırıl pırıl hale getirebilmektir. Üç-beş kitap okumakla,
üç-beş sohbet dinlemekle kendilerini olgunlaşmış sayanlar ne
büyük bir gaflet içindedirler. Onlar kendi kendilerine
ihanet etmektedirler. Allah cümlemizi bu duruma düşmekten
kurtarsın.
Dikkat edeceğimiz üçüncü husus; her an dikkatli,
uyanık ve gayretli olmaktır. Kainatın Efendisi gece yatarken
dua ederlermiş. “Allahım! Beni bir an, bir andan da kısa bir
zaman nefsime bırakma”. Nefis öyle büyük, öyle önemli bir
imtihan ki Resullullah Efendimiz bir savaştan muzaffer
olarak dönen askerlerine hitaben, “Şimdi küçük cihattan,
büyük cihata dönüyoruz. Asıl önemli olan düşmanı değil
nefsimizi yenebilmektir.” diyor.
İnsanı nefis yoluna sürükleyen en büyük etkenler
benlik duygusu, gurur ve kibirdir. Kendilerini büyük
görenler, gurur ve kibir içinde olanlar şeytana
mensupturlar. Kainatın en büyük şairi Yunus Emre kendi
kendisine şöyle hitap ediyor;
“Miskin Yunus sen seni bir adam mı sanırsın
Halini miktarını bil derlerse ne dersin?”
Yeni yılda dikkat etmemiz gereken dördüncü husus;
hayatımızın her anında münakaşadan, tartışmalardan uzak
kalmak olmalıdır. Bugüne kadar hiç kimse bu lüzumsuz
çekişmelerden hiçbir şey kazanmadı, eline birşey geçmedi.
Sadece kalpler kırıldı, gönüller incindi, insanın iç
dünyasında hiçbir zaman unutulmayacak acı hatıralar kaldı.
Yunus ne güzel söylüyor;
“Kakımak olaydı ger
Muhammed de kakırdı
Vara yoğa kakırsın
Sen derviş olamazsın.”
Kimse bizim gibi düşünmeye, bizim gibi hareket
etmeye mecbur değil ki. Size bir şey söyleyeyim mi? “Bir
insanın münakaşaya düşkünlüğü, onun aklıyla ters
orantılıdır.”
Dikkat etmemiz gereken beşinci husus; israftan
kaçmak olmalıdır. Peygamberimiz; “Dere kenarında abdest
alırken bile suyu tasarruflu kullanın” buyuruyor. Cemaatten
biri; “Ya Resullullah, Ben bunu anlayamadım. Zaten derenin
suyu akıp gidiyor, biz dikkat etsek ne olacak” diyor.
Yüceler yücesi Peygamberimiz cevap veriyor. “Önemli olan
senin tasarruf terbiyesi içinde yetişmen. Bolluk zamanında
tasarrufa riayet etmeyen darlık zamanında perişan olur”.
Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu acı durumlar hep
tasarrufa riayetsizlikten oldu. Ülkemizi kriz ortamına
getiren zengininden fakirine kadar herkesin kendi
imkanlarına göre içinde bulunduğu israf, savurganlık ve
sorumsuzca yaşamalarıdır. Dünyanın neresine giderseniz gidin
bizdeki kadar israfı hiçbir yerde bulamazsınız. En kısa
zamanda bu çılgın gidişe bir son vermedikçe Allah esirgesin
daha kötü durumlarla karşılaşabiliriz.
Bir atasözü vardır; “Balık baştan kokar” derler.
Daima halktan fedakarlık bekleyen devlet adamları önce
kendileri örnek olsalar. Bu yapılmadıkça ikide bir yoksula
dar gelirliye dönüp sizden fedakarlık bekliyoruz demek iyi
bilelim ki bir kara mizah olmaktan öteye gidemeyecektir.
Türk Milleti bana göre insanlık ailesinin en fedakar, en
gözüpek, en yiğit mensubudur. Yeter ki devlet büyükleri
güzel davranışları ile bu aziz millete önderlik etsinler.
Altıncı husus; ümitsizlikten kaçmak olmalıdır. Şunu iyi
bilelim ki bedbinlik ve yılgınlıkla hiçbir yere varamayız.
Açık konuşalım, zor hem de çok zor günler geçiriyoruz. Ama
tarihe bakacak olursak Türk Milleti nice güçlükleri yüzünün
akıyla, başarı ile geçmesini bilmiştir. Hiç şüphe yok yine
öyle olacaktır. Gençlerimiz arasında öyle pırlantalar
yetişiyor ki, yarınlar daha güzel olacaktır. Yeter ki
hepimiz elimizden gelen gayreti gösterelim. Yediden yetmişe,
kadını ile erkeği ile çalışalım hem de çok çalışalım.
Allah’ın izniyle bütün karanlıklar ışığa dönüşecektir.
Yeni yılın bizler için ve dünyada ki bütün insanlar için,
hayırlar, iyilikler ve güzelliklerle dolmasını diliyorum.
Sabri
Tandoğan
|